Kadın Cinsel Sorunların Nedenleri
Biyolojik nedenler;
Bedensel hastalıklar, sürekli ilaç kullanımı, kadında hormonal değişiklere neden olan doğal evreler(gebelik, menopoz vb),depresyon gibi sadece kişinin kendi sağlığı ile ilgili nedenler sayılabilir.
Psikolojik nedenler;
Cinsel taciz ve tecavüze maruz kalma, edilgenlik, kendi taleplerini ve kimliğini ifade etmede zorluklar, cinsel yönelim ve kimlik sorunları, partnere ilgi kaybı gibi kişinin durumu ile ilgili nedenler.
Sosyal nedenler;
Yetiştirildiği ortamla ilgili sorunlar, tutucu cinsel bilgilendirmeden uzak, aşırı koruyucu kollayıcı, cinsellikle ilgili her şeyin hayatın dışında tutulduğu, cinselliğin çok büyük ayıp ve günah kabul edildiği, suçluluk duyguları oluşturan, kadını evlendiği ilk gece yaşanacaklara indirgeyen, kadının her anlamda ve cinsel kimliği ile varlığını kabul etmeyen vb. bir ortam cinsel sorunların gelişiminde oldukça etkindir.
Sosyal nedenler içinde sayılabilecek en önemli sorunlardan biri kadınlarda cinsel eğitimin yetersizliğidir. Kadınların pek çoğu kendi cinselliklerinin farkında değildirler.
Cinselliğin nasıl olduğu, nasıl yaşandığı bazen çok ileri yaşlara kadar bilinmemekte, bunun sonucunda kadın kendi cinselliğini ve bedenini tanımamaktadır.
Cinsellik değerlendirilirken dikkate alınması gereken bir nokta da mastürbasyon ve fantezilerdir.
Mastürbasyon; genellikle ergenlikle birlikte yaşanır. Kişinin kendi bedeni ile cinsel anlamda ilk tanışma biçimidir.
Yaşamın bütün dönemlerinde haz kaynağı olarak yerini korur.Erkeklerde mastürbasyon daha yaşanırken kadınlarda mastürbasyonun sınırlı yaşandığı gözlenmektedir.Kadınlar ülkemiz ve benzeri ülkelerde kendi genital bölgelerine yabancı yetiştirilirler.Bir çoğu mastürbasyonu denemediğini ,ihtiyaç hissetmediğini,böyle şeylere ilgisi olmadığını söylemektedir.Oysa cinsel işlevler açısından en önemli noktalardan biri mastürbasyondur.
Mastürbasyon sırasında cinsel aktiviteye çoğunlukla fanteziler eşlik eder. Kadınlarda yine erkeklerden farklı olarak fanteziler konusunda da belirgin bir azlık gözlenmektedir. Kadınların çoğu fantezisi olmadığını söyler. Çoğu kadına göre de yanlış ve ayıptır. Cinsel gelişim açısından mastürbasyon da, fanteziler de bireyin cinselliği anlamlandırmasını ve fark etmesini sağlamaktadır.
Yapılan çalışmalarda kadınların %30-60ında yaşamları boyunca en az bir cinsel sorun yaşandığı tespit edilmiştir. Kadınlarda daha çok cinsel istek ve uyarılma sorunu yaşandığı düşünülmektedir. Batılı ülkelerde kadınlarda daha çok uyarılma, istek sorunları için yardım aramakta iken ülkemizde en çok kadın başvuru nedeni vajinismustur.
Cinsel sorunların ortaya çıkmasında ve sürmesinde pek çok etkenin varlığından sözedilebilir. Bu nedenle normalde işleyişi oldukça karmaşık cinsel işlevlerin problemlerin anlamak daha güçtür. Tanımlamalarda cinsel sorunların nedenlerinin biyolojik ve psikolojik olarak ayrıldığı görülmüştür.Bu ayrım tanımlama amacıyla yapılsa da gerçekte çok net sınırlar çizilememektedir. Organik nedenlere bağlı gelişen cinsel problemlerin aynı zamanda psikolojik nedenleri de olabildiği saptanmış olup bu durumun bu durumun tam tersi de geçerlidir. Bütün bu karışıklıklar nedeniyle cinsel işlevlerin ve sorunların değerlendirilmesi multidisipliner olmak zorundadır. Pek çok psikiyatrik problemde olduğu gibi biyo- psiko-sosyal bir modelden bahsedilebilir.
Cinsel sorunlar değerlendirildiğinde en çok psiko-sosyal nedenleri olduğu görülmektedir. Psiko-sosyal nedenler açısından değerlendirilmesi gereken en önemli etkenlerden biri de psikiyatrik hastalıklardır.
Depresyon ve anksiyete bozuklukları ya da bu rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar büyük oranda cinsel sorunlara neden olurlar.
Daha az oranda olmakla birlikte organik nedenlere bağlı olarak da cinsel sorunlar yaşanabilir.
KADIN CİNSELLİĞİ:
Cinsel fanteziler
Cinsel yaşam tek boyutlu değildir. Cinsel fantezilerin cinsel yaşamdaki potansiyeli yabana atılmamalıdır. Cinsel fantezilerin varolabilmesi ve zenginliği kaçınılmaz olarak cinsel tabularla ters orantılıdır. Cinsel tabularımız ne kadar azsa, haz alabileceğimiz şeyler de o kadar artacaktır. Dolasıyısıyla, kadınlar cinsel fantezileri için kendi kendisini, olumsuz yargılamayacak ve cinsel fantezilerini tadını çıkarabilecektir. Kadın cinselliği, değişik çağlarda, değişik toplumlarda, hep bir takım yasaklarla çevrelenmiştir. Bunlar zamana ve topluma göre değişiklikler gösterse de yetiştirme biçimi ile de bağlantılı olarak, kadınlar cinsel dürtülerini, suçluluk duyguları ile bastırmayı öğrenir. Bu öğrenim ağır bastığında fantezilerden duyulabilecek haz ile suçluluk duyguları at başı gitmiştir. Kadınlar sıklıkla, salt cinsel davranışlarından değil, fantezilerinden bile suçluluk duyarlar. Kısaca, kendilerini düşünce suçu ile yargılarlar. Yaşamlarının diğer alanlarında keyif veren, ufuklarını geliştiren hayaller kurabilirler, bunlardan suçluluk duymak akıllarına bile gelmez, bu hayallerin gerçeğe uygun olması da beklenmez. Ama cinsel fantezileri varsa, bunların “normal” olup olmadığını, bunlar nedeniyle “cinsel sapkın” olup olmadığını merak eder, kendilerini suçlar dururlar. Oysa, fantezilerimiz, her konuda olduğu gibi, cinsellikte de yaşamı renklendiren, kişiye özel kılan, değişkenlik kazandıran, yaratıcı motiflerdir. Fanteziler sürekli bir partneri olan veya olmayan kadınların cinsel yaşamını monotonluktan, sıradanlıktan uzaklaştırıp, zenginleştirirler.
Cinsel fantezilerimizin içeriği ne olursa olsun, kimseye zararları yoktur. Dahası, cinsel fantezilerle cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyona yakalanma riski de yoktur. Gerçek yaşamda uygulamaları gerekmez, hatta kurulan fantezileri gerçekten yaşamak istememizde gerekmez. Onlar yalnızca fantezidir, cinsellikten aldığımız hazzı artırırlar. Cinsel fantezilerimiz, bize özeldir, kimseyle, cinsel eşimizle de her zaman paylaşmak zorunluluğumuz yoktur. Bazı kadınlar cinsel fantezileri bir ihanet gibi yaşar ve suçluluk duygusu çok artarken, bazı kadınlar eşlerinin cinsel fantezilerini bir tehdit, dışlanma gibi yaşayabilir. Kadınların fantezilerinin zenginliğini en iyi Nancy Friday¬’in bu konudaki kitabı “Benim Güzel Bahçem” de bulabiliriz.
Herkes çok güzel, çok yakışıklı, çok çekici olamaz. Ama herkes, kendi bedenini tanıyabilir, kendisini cinsel olarak uyaran durumları, fantezileri keşfedebilir ve cinsel hazzını artırabilir. Fantezisi olmayanın cinselliği kısa sürer. Kendimizin veya partnerimizin düş gücünün cinselliğimizin potansiyelini artırmasına sansür koymayalım.
İlişki ile ilgili sorunlar
Partnere yönelik olumsuz duygular, partnere ilgi kaybı, aldatılma, eşler arası iletişim zorlukları ve benzerleri partner ile ilişkili sorunlar cinsel yaşamı doğrudan etkileyebilir. ilişki sorunu devam ettiği sürece cinsel soruna yönelik tedavi etkili olmaz.
KADIN CİNSEL İŞLEV BOZUKLUKLARININ PSİKOLOJİK NEDENLERİ
Yetiştirilme ve geleneksel kadın cinsel rolü:
Toplumumuzda kız çocukları yetiştirilirken cinsellikle ilgilenmemeleri öğretilir. Cinsel ilgi ve aktiviteler kınanır ve kısıtlanır. Mesela mastürbasyon yapmaları istenmez ve hoş karşılanmaz. Kadınlardan beklenen sadece eşine yanıt verebilir olmalıdır. Birçok araştırmada kadınların önemli bir bölümünün ön sevişme sırasında eşlerine çok az katıldıkları ya da hiç katılmadıkları, birleşme sırasında ise çoğunlukla hareketsiz kaldıkları gösterilmiştir.
Kadınlar erkeklere neyi cinsel olarak uyarıcı bulduklarını söylemekten kaçınırlar. Duygusal yakınlık daha önemli olduğu için yakınlık, yumuşaklık hissetmediklerinde ya da kırgınlıkları olduğunda, incindiklerinde cinsel işlevleri daha çabuk olumsuz olarak etkilenir.
Geleneksel kadın cinsel rolünün dışına çıkamamak:
Geleneksel kadın rolünü benimsemiş olanlar için Moulton (1976) tarafından tanımlanan
“iyi kız” sendromu, edilgenlik, boyun eğme, yumuşak başlılık, incelikli olmakla birliktedir.0’Cnnor(1979) 600 üzerinde yaptığı bir araştırmada orgazm olamayan kadınların%30 olduğunu göstermiştir.
Geleneksel kadın rolünün anorgazmi ile ilgili mesajları şunlardır:
1. Cinsellikle ilgili her türlü duygu ve davranışlarını kontrol etmelidirler.
2. Cinselliklerini sadece eşlerine yanıt vermekle sınırlamalıdırlar.
3. Orgazm olup olmamaları, hatta cinsellikten haz almaları önemli ve beklenen bir şey değildir.
Negatif beden imajı ve düşük benlik saygısı
Orgazm bozukluğu olan kadınlarda kendine duydukları saygının azlığı, yetersizlik duyguları ve olumsuz beden imgesi daha sık görülmektedir.
Bu kadınlar kontrol grubuna göre kendi cinselliklerinden, ilişkilerinden ve cinsel aktivitelerinin tipinden ve düzeyinden daha az memnundurlar.
Edilgenlik, çekilgenlik
Edilgen, bağımlı ve çekingen kadınlar, aktif, bağımsız ve girişken kadınlara göre daha çok cinsel işlev bozukluğu gösterirler. Evlenmemiş kadınlar cinsel ilgi ve isteklerini reddetmeyi, bekarete değer vermeyi ve meşru bir evlilik ilişkisinde bütün bu ketlenmelerin ortadan kalkmasını beklemeyi öğrenmektedirler. Ancak yıllarca cinsel duygularına ilgisiz kaldıktan ve onları bastırdıktan sonra meşru bir erişkin cinsel ilişkisinde yanıt verici olmakta zorlanmaları şaşırtıcı değildir.
Cinsel ilişki sırasında edilgen ve hareketsiz kalan kadınlar daha çok cinsel sorun yaşarlar. Hareketsiz kalma ve insiyatif almama cinsel ilişkinin ritmini ve cinsel girişimin zamanlamasını tamamen erkeğe bırakmak anlamına da geldiğinden kadının cinsel yanıtlarıyla bağlantısız olmasına da neden olmaktadır. Erkeğin başlatıcı ve ilişkiyi yönetici bir rolde olması kendi uyarılma düzeyine göre ilişkiyi yönlendirmesine ve eşinin uyarılmasına dikkat etmemesine neden olmaktadır. Yeterli hazırlık ve cinsel uyarma olmadan tekrarlanan cinsel ilişkilerin, cinsel istek ve haz üzerinde olumsuz etkileri olabilir. Bazı erkekler eşleri cinsel olarak ilgili, yanıt verici olduğunda oldukça rahatsız olur.
Bizim kültürümüzde kadınların cinsellikle ilgili aktif tutum almaları ve kendi cinselliklerine sahip çıkmaları çok uygun karşılanmaz. Ayrıca kadının, daha çok eşine uyum göstermesi, onun beklentilerine göre hareket etmesi beklenir. Bazen ilişkideki bu dengesizlik bir kadın için tolere edilemeyecek boyutlarda olabilir ve ciddi kızgınlıklara, geleneksel kadın rolünün reddine neden olabilir. Saygı, özen ve incelik beklentisi içindeki kadın bunları alamadıkça cinsel isteğini yitirebilir.
Katı dini ve ahlaki inançlar
Bazı insanlar cinselliğin günah ve ayıp olduğu yönünde katı mesajlarla büyütülürler. Erişkin olduktan sonra da doğal olarak hissedecekleri cinsel arzularını bastırırlar.
Vajinismuslu kadınların bir kısmında dinsel şartlanma görülür. Bu hastaların büyüdüğü ailelerde ebeveynler normalden daha çok dini kurallara uymalarını isterler. Cinsel ilişkilerde sorumluluğun gelişmesine izin vermezler ve cinsellikle ilgilenmemeyi yüceltirler. Bu tür evlerde cinsellik bir sıkıntı kaynağıdır. Dinsel ve ahlaki değerler cinsel ilgi ve ilişkilerin hepsinde suçluluk ve utanç ortaya çıkarıcıdır. Bu ailelerde genellikle cinsel ahlak saplantısı olan babalar vardır. Eşinin ve kızlarının cinsellikle ilgilenmemesini ve yüksek ahlaki bir düzey tutturmasını ister. Bu istekleri yerine getiren ve kızlarını da buna uymaya zorlayan ise genellikle annedir.
Baba-kız ilişkisinden kaynaklanan nedenler
Çocukluk döneminde babaya duyulan çocuksu aşkın çözülmemiş olması bu bilinçdışı arzuların ve çatışmaların neden olacağı kaygıyı engellemek amacıyla bir savunma tepkisi olarak cinsel istek, uyarılma ve orgazm ketlenebilir.
Çok sayıda araştırmada, çocukluğundan babalarından ayrı kalan, babaları tarafından terk edilen ya da babalarını kaybeden kadınlarda, babalarıyla birlikte büyümüş, ancak duygusal yakınlık ve iletişim kurmayan, ihmalci, ilgisiz babaları olan kadınlarda orgazm olmama oranı daha yüksek bulunmuştur.
Bazı vajinismuslu kadınların da babalarıyla yakın ve duygusal ilişki kurma olanaklarının az olduğunu bildiren araştırmalar vardır.
Baskıcı, otoriter baba
Vajinismuslu kadınların tipik özelliklerinden birinin otoriter bir babaya sahip olmak olduğunu belirtmiştir. Bu kadınların babanın otorite figürü olduğu bir evde büyüdüklerini ve sürekli fiziksel ve/veya sözel şiddet gördükleri belirtilmiştir. Vajinismuslu kadınların babalarında otorite saplantısı, baskın olmak için ceza uygulama, alkolizm, psikopati saptanmıştır. Antisosyal ve obsesif -kompulsif kişilikli babaların da vajinismus etyolojisinde önemli olduğu bildirilmiştir.
Zayıf, güçsüz anne
Şiddet uygulayan babaları olan vajinismuslu kadınlarda, dayak yiyen ya da kızını baba dayağından koruyamayan annelerin zayıf bir kadın modeli oluşturdukları söylenebilir. Dayak atan baba ile dayak yiyen anneden oluşan aile modelleri aynı zamanda erkek ve kadın rollerini katı bir biçimde ayırdığından ve erkeklerin şiddet uygulayan kişiler olarak algılanmasını sağladığından da vajinismus etyolojisinde önemli olabilir.
Cinselliği değersizleştiren/aşağılayan aile
Vajinismusu olan kadınların annelerinin sıklıkla cinselliği değersizleştirdikleri gözlenmektedir. Muhtemelen kendi cinsel yaşamlarının tatmin edici olmamasına bağlı olarak bazen kibar, iyi örtülmüş, ilişkilere ve bakış açılarına yansımış bir şekilde bazen de açıkça cinsellik hem aşağılanmakta hem de kontrol edilmektedir.Bu annelerin kadın ve erkek rollerini kesin olarak ayırdıkları cinselliği sadece erkeklerin istediği bir şey olarak gördükleri söylenebilir. Bu anneler kızlarına da cinselliği ve cinsel organları kirli olarak yansıtırlar.
Kişilik sorunları
Ağır kişilik bozukluklarına sıklıkla cinsel işlev bozuklarına eşlik eder.Şizoidlerde cinsel ilişki isteği azdır. Borderline kişilik yapılanması düzeyindeki kişilik bozukluklarında yüksek oranda çok çeşitli cinsel sorunlar bulunur.Histrionik ve borderline kişilik bozukluklarında rastgele cinsel ilişki sık görülmesine karşın, bir çoğunda uyarılma ve orgazm bozukluğu vardır. Depresif, distimik kişilikli kimseler genel olarak haz almaktan,mutlu ve keyifli olmaktan kaçınırlar. Kendilerini acılarla dolu, talihsiz bir kurban olarak hissederler. Bu kişiler keyifli olan ve zevk birçok şeyden olduğu gibi cinsel haz almaktan da kaçınırlar. Sürekli bir şeylerden şikayet etme, memnun olmama halindedirler. Adeta mutlu olabilmeyi kendilerine yasaklamışlardır.Bu kişilerde cinsel isteksizlik çoğunlukla ergenliğin başından beri vardır.
Cinsel kimlik veya yönelim sorunları
Cinsel ilgileri kendi cinsine yönelik olarak gelişen bazı kadınlar bu arzularını bastırırlar veya gizlerler. Bazen kişi cinsel ilgisinin kendi cinsine yönelik olduğunun farkındadır ancak bu durumun başkaları tarafından fark edilmesini istemediğinden karşı cinsle ilişki kurabilir hatta evlenebilir. Ancak karşı cinsle ilişkide istek, uyarılma ve orgazm zorlukları yaşar. Bazen de kişi eşcinsel arzularını bastırır ve kendiside farkında olmaz. Karşı cinsle ilişkide nedenini bilmediği bir isteksizlik ve zevk almama yaşar. Cinsel yönelimi aslında kendi cinsine yönelik olan bu kadınlarda karşı cinse yönelik cinsel isteksizlik, cinsel istek bozukluğu olarak yorumlanabilir. Bu kadınların karşı cinse yönelik cinsel istek duymalarını sağlamaya çalışmak yararsız olduğu gibi uygun bir davranışta değildir.
Açık olarak eşcinsel olanlar ile eşcinsel arzularını bastırıp bir erkekle birlikte olmaya çalışan kadınlarda da uyarılma ve orgazm sorunları ortaya çıkar. Çünkü kişinin arzu duyduğu şey ile yaşadığı şey arasında bir uyumsuzluk vardır.
Cinsel taciz ve travmalar
Özellikle cinsel tiksinti bozukluğunda ve başta vajinismus olmak üzere bazı cinsel işlev bozukluklarında cinsel şiddete maruz kalma öyküsüne sık rastlanır. Cinsel travmalar tacizcinin yakınlık derecesi, olayın rıza ya da şiddet kullanılarak gerçekleşmesi, tekrarlama sıklığı gibi etkenlere bağlı olarak cinsel yaşamı önemli oranda bozabileceği gibi diğer ruhsal sorunlara ve kişilik gelişiminde arızalara yol açabilmektedir. Bazı cinsel travma kurbanlarında ise kendine zarar verici rastgele uygunsuz cinsel yakınlıklar kurma gibi bir durum ortaya çıkabilmektedir.
Cinsel fobiler veya kaçınmalar
Bazı kadınların cinsel isteksizlikleri cinsel ilişkinin bazı yönlerine ilişkin kaçınmalara veya korkulara bağlı olabilir. Mesela meninin kokusundan veya üzerine bulaşmasından tiksinen bir kadın cinsel ilişki istemeyebilir. Bu kadınlar dikkatlice dinlenirlerse, cinsel ilişkiden ya da kimi yönlerinden rahatsızlık duymalarına karşın, bunların dışarıda bırakılacağı cinsel yakınlaşmalara karşı isteksizlikleri olmadığı görülür.
Cinsellik konusundaki korkuların özellikle cinsel istek ve uyarılma üzerinde etkili olduğu söylenebilir. Cinsel korkuya bağlı anorgazmi çoğunlukla istek azlığı ve uyarılma sorunlarına ikincil olarak ortaya çıkar.
Maskelenmiş parafililer (cinsel sapkınlıklar)
Bazı kişilerin teşhircilik, röntgencilik, fetişizm, cinsel sadizm, cinsel mazohizm vb gibi eğilimleri olmasına karşın bunları bastırmış olabilirler. Bazı kimselerde ise bu tür eğilimler cinsel ilişkiye izin vermeyecek kadar güçlü olmadığı halde kişi bu tür arzularını kendisine yakıştıramadığı için şiddetle bastırmış olabilir. Cinsel arzuların kabul edilemediği için bastırılması cinsel isteksizlik yaratabilir. Bu tür sorunu olan kişilerde kişinin cinsel arzularını fark etmesini ve cinsel yaşamına dahil etmesini sağlayacak tedavi yaklaşımları yararlı olacaktır.
Evlilik çatışmaları
İnsanlar evlenirlerken nasıl bir evlilikleri olacağına ilişkin belli tasarıları ve hayalleri vardır. Bu hayal ve tasarılar iş bölümü, roller, yaşama tarzı, nelerin yapılıp yapılmayacağına ilişkin çeşitli ayrıntıları içerir. Mesela bir kadın evlenirken, kocasının kendisine karşı anlayışlı, ilgili ve özenli olacağını, ev işlerinde kendisine yardım edeceğini, her ikisinin de çalışacağını varsaymış olurken, belki eşi de karısının evde oturup ev işlerinin sorumluluğunu üstleneceğini, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayacağını varsaymış olabilir. Evlendikleri zaman ikisi de birbirinde aradığını bulamamanın hayal kırıklığı içinde kızgınlıklar ve kırgınlıklar gösterebilirler. Böyle bir çift çevre ve aile baskısı ya da yetişme döneminde aldıkları kültüre göre ayrılmak istemeyebilirler. Ancak yaşadıkları çatışma cinsel yaşamlarına yansıyarak cinsel isteklerini ya da haz almalarını bozabilir. Ciddi evlilik uyuşmazlıkları olan çiftlerde, cinsel terapi yerine evlilik sorunlarının çözülmesini sağlayacak evlilik terapileri daha önceliklidir.
Eşe ilgi kaybı
Birçok çift birlikteliklerinin ilerleyen dönemlerinde birbirlerine eskisi kadar cinsel ilgi duymamaya başlarlar. Birbirinde aradığını bulamamak, eşiyle mutlu olamamak, kızgınlıklar, hayal kırıklıkları gibi genel ilişkideki sorunlar yanında çiftlerin eşlerini ebeveyn gibi algılamalarının da çok önemli bir rolü vardır.
Yakınlık sorunları
Cinsel ilişki iki kişi arasındaki en yakın en mahrem ilişki biçimlerinden biridir. Cinsel yakınlık sırasında hem ruhsal hem de bedensel anlamda iki kişi arsındaki sınırlar iç içe geçer. Yakınlaşma ve sınır sorunu olan kişilerde bu yakınlığı tolere edememek cinsel ilişkilerden kaçınmaya neden olabilir. Ancak yakınlık sorunları isteksizlik yaratabilirse de daha çok uyarılma ve orgazm bozukluğuna neden olabilir.
Eşin cinsel beceri eksikliği
Fazla cinsel tecrübesi ve bilgisi olmaksızın evlenen ve daha sonra da sınırlı ve kısıtlı bir cinsel yaşamı olan çiftlerde kocanın cinsel ilişki sırasında uygun olmayan tutumları, kadının uyarılmasını ve haz almasını engelleyebilir. Önce uyarılma ve orgazm bozukluğu olarak başlayan cinsel sorun uzadığında ise cinsel isteksizliğe neden olabilir. Böyle çiftlerde cinsel danışmanlık ve cinsel yaşamlarını renklendirecek alıştırmalar yararlı olabilir.
Pasif, bağımlı eş
Vajinismuslu eşlerinin, pasif, bağımlı aşırı düşünceli ve eşleriyle bilinçdışı bir anlaşma içinde, cinsel birleşmeden kaçınan kişiler olduğu birçok araştırmacı tarafından belirtilmektedir. Vajinismuslu bir kadını seçen erkekle, pasif, bağımlı bir eş kadının oluşturduğu ikilide eşlerin her biri diğerindeki agresyondan korkar ve cinsel birleşme sürekli ertelenir.
Bir çalışmada vajinismuslu kadınların eşleri kendilerini atak olmayan, girişkenlikleri az ve kolay vazgeçen insanlar olarak tanımlamışlar, eşleri de kocaları hakkında benzer yargıları dile getirmişlerdi. Vajinismuslu kadınların eşlerinin cinsel deyimleri azdır. Cinsel anlamda girişken değillerdir. Birçoğunun evlilik öncesi başka kadınlarla da cinsel deneyimi oldukça sınırlıdır. Eşleriyle tanışma ve nişanlılık dönemlerinde cinsel yakınlık ve ilişki kurma konusunda oldukça kaçıngan davranırlar. Evlilik öncesinde cinsel birleşme girişimi pek olmadığı gibi cinsel yakınlaşmaları da oldukça sınırlıdır. Söz konusu cinsel yakınlaşma çeşitli dokunma ve öpüşmelerden ileri gitmez.
Kocalar genellikle sevişme sırasında eşleri korktuğunda eşlerini uyarmaya devam etmek, cinsel ilişkiye hazırlamaya çalışmak yerine ketlenmekte ve ilişkiyi sürdürememektedirler.
Evlendikten sonra da cinsel ilişkiden kaçınma tam bir anlaşma içinde sürdürülür. Cinsel birleşme girişimleri ahlaki ussallaştırmalarda mümkün olduğunca geçiktirilir. İlk başarısızlıktan sonra bir dönem cinsel birleşme denemeleri devam etse de genellikle 6 -12 ay sonunda deneme bırakılır. Tedavi uzun zaman sonra, örneğin çocuk sahibi olma isteği büyük boyutlara ulaşılınca ciddi olarak düşünülür.
Eşte cinsel işlev bozukluğunun bulunması
Eşlerden birindeki bir cinsel sorun diğer kişide de cinsel sorunların ortaya çıkmasına neden olabilir. Örneğin erken boşalması olan bir erkeğin eşinde orgazm sorunu görülmesi doğaldır. Hatta tekrarlayan hayal kırıklıkları zamanla her ikisinde de uyarılmayı ve cinsel isteği de bozabilir.
Duygu ve davranışlar üzerindeki kontrolünü yitirme korkusu
Duygu ve davranışları üzerinde her zaman egemenliklerini sürdürmek isteyen herhangi bir duygunun ya da biyolojik uyaranın kontrollerini aşmasına izin vermeyen kişiler, cinsel sırasında da cinsel uyaranın belli bir düzeyin üzerine çıkmasını ketler ve dolaysıyla orgazm olamazlar. Bu kişiler çoğunlukla obsesif ya da narsisistik kişilik özellikleri gösterirler.
Gebelik korkusu
Kendini genç bir kız olarak algılamaktan vazgeçmek istememek, anneliğin getireceği sorumlulukları üstlenmeye hazır olmamak ya da doğum yapmaktan korkmak gibi nedenlerle gebe kalmak istemeyen bir kadın cinsel ilişkiden kaçınmak için cinsel isteğini ketleyebilir. Bu durumda bu endişelerin ortaya çıkarılıp çözümlenmesi başka bir tedavi gerektirmeksizin cinsel isteğin oluşması için yeterli olacaktır.
Blazer, 476 vajinismuslu kadınla yaptığı bir çalışmada vakaların % 10 .2’ sinde gebelik korkusunu neden olarak saptamıştır. Vajinismuslardaki gebelik korkusu sıklıkla cinsel birleşme korkusu gibi bebeğin vajinadan geçerken kendilerine zarar vereceği inancına dayanmaktadır.
Psikiyatrik rahatsızlıklar
Depresyon başta olmak üzere birçok psikiyatrik rahatsızlık cinsel isteği azaltır ya da geçici bir süre ortadan kaldırır. Cinsel isteği olumsuz etkileyebilecek diğer psikiyatrik rahatsızlıklar şunlardır, yaygın anksiyete bozukluğu, özellikle cinsellikle ilgili olmak üzere obsesif –kompülsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, panik bozukluk, özellikle anksiyetenin yoğun olduğu dönemlerde şizofreni gibi psikotik bozukluklar. Cinsel azlığı psikiyatrik bir hastalığa ya da onun tedavisinde kullanılan ilaçlara bağlı ise, öncelikle hastalığın cinsel isteği etkilemeyen bir ilaçla tedavisi gerekir. Psikiyatrik rahatsızlık düzelme gösterdiği halde cinsel isteksizlik devam ediyorsa cinsel terapi ya da soruna yönelik özel yaklaşımlar gerekebilir
Stres ve üzüntü kaynağı olan yaşam olayları
Yas, ekonomik güçlükler, bir yakının hastalığı gibi kişide sıkıntı ve üzüntü yaratan olaylar ya da hayati önemi olan sorunlar cinsel isteği azaltabilirler
Yaşla veya çekicilikle ilgili endişeler
Bireyin yaşlanmaya tepkisi. Cinsel yaşamının nasıl olacağının ana belirleyicilerinden biridir. Belli yaş dönemlerinde cinsel yaşamlarının biteceğine ilişkin yanlış düşünceleri olan ya da yaşın getirdiği değişikliklerden utanan bir kadın cinsel isteğini göz ardı etmeye çalışabilir. Ayrıca, kilo alımı ve yaşla birlikte gelen diğer bedensel değişiklikler, ilgi çekiciliğin kaybı veya bireyin cazibesini yitirdiği ile ilgili düşüncelere neden olarak sekse ilgiyi azaltabilir.
Eşe veya erkeğe yönelik olumsuz duygular
Eşleriyle aralarında güç çatışması olan kadınlarda cinsel sorunlara daha çok rastlandığına ilişkin bulgular vardır. Daha adil ve eşit ilişkisi olan çiftlere göre erkeğin baskın olduğu ve gizli ya da açık güç çatışmalarının yaşandığı evliliklerde cinsel sorunlara daha sık rastlanmaktadır.
Gerçek dışı beklentiler
Bazı kadınların hayal kırıklıkları beklentilerinin yüksek olmasına bağlıdır. Gerçek dışı ve yüksek beklentiler erkekler arasında daha sık görülmesine karşın, kadınlardan özellikle medyadan etkilenip mesela orgazmın zevkten çıldırmak gibi bir şey olduğunu ama kendilerinin bunu yaşayamadığını düşünüp hayal kırıklıklarına bağlı küskünlükler gösterebilir ve cinsel ilişkiden zamanla kaçınmaya başlayabilirler.
Performans anksiyetesi
Cinsel işlev bozukluğu olan çoğu çiftin cinsel deneyim sonucunda hoşnutsuz bir yaşantı beklentisi vardır. Bir olumsuz deneyim diğerini takip eder ve sonuçta çift sürekli olarak yeni olumsuz deneyimleri beler duruma gelir. Bu kısır döngü kalıcı probleme ya da cinsel ilginin kaybına neden olabilir.
Rastlantısal başarısızlık
Erkekler başarıyı daha çok önemsedikleri için kadınlar arada sırada olan cinsel sorunlarına daha hoşgörülü yaklaştıklarından rastlantısal başarısızlıktan çok fazla etkilenmezler.
Hamilelik, doğum
Hamilelikte cinsel ilişkinin zararlı olabileceğine ilişkin inançlar cinsel kaçınmalara ve zamanla istek ve uyarılma sorunlarına neden olabilir. Doğumdan sonra da kadınlar en çok yeni rollerine uyum sorunu yaşadıklarından ve sorumlukları arttığından cinsel istekleri azalabilir. Özellikle çocuk sayısı arttıkça artan sorumlukları ve iş yüklerinin ağırlığı daha da ağırlaşmakta ve cinsel isteksizlik yaratabilmektedir.
Aldatılma veya eşin sadakatinden kuşkulanma
Aldatılmaya ya da kuşkusuna bağlı gelişen kızgınlık, cinsel hazzı ve uyarılmayı ciddi şekilde bozar. Ayrıca, kadınların kendilerini cinsel hazza, uyarılmaya. Ve orgazma bırakabilmeleri için erkeklere göre daha fazla güvenlik duygusuna gereksinimleri olmaktadır. Gerçek ya da muhtemel bir aldatma kuşkusu kadının güvenini zedelediğinden cinsel hazzını, uyarılmasını ve orgazm olmasını engelleyebilir. Cinsel hazzın azalmasına bağlı tekrarlayan cinsel deneyimlerin yarattığı hayal kırıklığı da zamanla cinsel isteği azaltabilir yada ortadan kaldırabilir.
Cinsel organlardan iğrenme veya hoşlanmama
Vajinismuslu kadınlar genellikle kendi cinsel organlarıyla ilgili utanç, iğrenme ve hoşlanmama duyguları taşırlar. Bu duygular ve yanlış bilgiler genellikle kendisinde cinsel organlarından hoşlanmayan, seksten zevk almayan ve bazı durumlarda vajinismusu olabilen annelerden öğrenilmiştir.
Kızlık zarını yitirme korkusu
Kızlık zarının kutsallığı ve korunmasına önem verilmesi gibi kültürel faktörlerde vajinismus gelişiminde etkilidir. Geleneksel ve bekaretin önemli bulunduğu toplumlarda vajinismusun daha sık görülmesinin önemli nedenlerinden biri budur. Çocukluğundan itibaren kızlık zarını özenle koruması öğretilmiş bir kadın evlendiği zaman bile sahip olduğu bu değerli şeyi kaybetmek istemeyebilmektedir.
Organik hastalıklara reaksiyon
Birçok hastalık ya da hastalığın yarattığı durum veya tedavi biçimlerine karşı gelişen psikolojik reaksiyonlar cinsel işlev bozukluğuna neden olabilmektedir. Bunların başında kanserler, üreme sistemi ve idrar yolları hastalıkları ve ameliyatlarla diğer ciddi hastalıklar gelir. Kanser, işlev kaybı, çaresizlik, ümitsizlik, suçluluk, ölüm korkusu, ağrı endişesi ve bağımlılık korkuları uyandırır. AIDS’le ilgili inanışlar HIV pozitif kişilerde suçluluk duygularının daha da fazla olmasına ve cinsel yaşandan daha fazla kaçınmaya neden olur. Öte yandan kronik hastalıkların yol açtığı yorgunluk ve halsizlik cinsel isteksizliğe neden olabilmektedir. Yaşamı tehdit eden hastalıklarda ölüm kaygısı cinsel ilgiyi ortadan kaldırabilmektedir.
Eşler arasındaki zayıf iletişim
Cinsel işlev bozukluğu gelişen birçok çift cinsel ilişkilerini konuşamamaktadır. Böylelikle partnerler hem cinsel ihtiyaçlarını ve anksiyetelerini ifade edemezler hem de her biri karşısındakinin düşünce ve duygusunu tahmin etmeye çalışır. Bu tür tahminler ciddi yanlış anlamalara yol açabilir ve cinsel zorlukları daha da arttırabilir.
Suçluluk duyguları
Çeşitli kaynaklı suçluluk duyguları cinsel işlevleri etkileyebilir. Ensestiyöz suçluluk duyguları olabileceği gibi, başka biriyle gizli bir ilişkiden, başka birine ilgi duymaktan kaynaklanan veya eşe karşı ilgisizlik, ihmal gibi nedenlerle de olabilir. Erotik hazzı yaşamak bu nedenle imkansız olabilir. Suçluluk cinsel işlev bozukluğunun partner üzerinde algılanan etkileri nedeniyle de hissedilebilir.
Kısıtlı ön sevişme
Cinsel isteksizliği ve uyarılma zorluğu olan kadınlar eşleri istediği için cinsel ilişkiyi kabul ederler ama haz almadıkları için bir an önce bitmesini isterler bu da cinsel haz alma olanakları ortadan kaldırarak durumun kronikleşmesine neden olur.
Tecrübesizlik
Kadınların önemli bir bölümü evlilik öncesi cinsel deneyimleri çok sınırlı ve az olduğu için evlendiklerinde cinsel deneyim açısından tecrübesizdirler. Birçok kadın cinsel yaşama ilişkin ilk tecrübelerini evlendikleri zaman edinirler. Nasıl cinsel haz alacaklarını, nelerden hoşlanıp hoşlanmayacaklarını bilmediklerinden ve cinsel ilişkide kontrolü eşlerine bıraktıklarından kendi cinsel özelliklerini öğrenmeleri de oldukça uzun sürer.
Eşini memnun edememe endişesi
Kadınlar çocukluklarından itibaren babalarına, ağabeylerine hizmet ederek yetişirler ve onların rahatını sağlamak görevlendirilirler . Evlendiklerinde de aynı şeyi eşlerine yapar, onun hizmetlerini yerine getirirler. Cinsel ilişkide de bu ilişki kalıbı geçerlidir. Eşinin memnuniyeti ile aşırı ilgilenmesi. Kadının kendi bedenini ve hazzını ihmal etmesine dolayısıyla da cinsel özelliklerini anlamasını ve buna uygun davranmasını zorlaştırarak uyarılma ve orgazm olmasını güçleştirir.