Gençlik ve Cinsellik

Gençlik ve Cinsellik

Gençlik ve Cinsellik

Dünya Sağlık Örgütü tarafından 10-19 yaş grubu ‘ergen’ 15-24 yaş grubu ise ‘genç’ olarak tanımlanmaktadır.

Ergenlik ve gençlik dönemlerine ait yaşların kesişmesi nedeniyle de 10- 24 yaş grubu ‘ genç insanlar’ olarak değerlendirilmektedir.

Yüzyılımızın başında dünyada genç nüfus 1,7 milyara ulaşmıştır ve hızla değişen dünyamızda 1,2 milyara ulaşan tarihin en büyük grubu, yetişkinliğe doğru adım atmaktadır. Dünya nüfusunun yaklaşık yarıya yakını 25 yaşın altındadır. Bu grubun yüzde yirmisini 10 ile 19 yaş arasındaki ergenler oluşturmaktadır ve bu ergenlerin büyük çoğunluğu (%87) gelişmekte olan ülkelerde yaşanmaktadır.

Dünyada Gençler ve Farklılıkları

Genellikle çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemi olarak kabul edilen ergenlik ve gençlik döneminde fiziksel, psikolojik, sosyal, bilişsel ve ekonomik değişimler yaşanmaktadır. Bu dönemde yaşamın ilk 10 yıllık dönemindeki kadar hızlı bir büyüme ve gelişme süreci yaşanır. Gençlerin gelişme dönemi ve yaşadıkları ortama göre çok farklı gereksinimleri vardır. Bazı gençler daha duyarlı olurlar ya da zor ulaşılabilir konumdadırlar. Bu nedenle daha fazla desteğe gereksinim duyabilirler. Örneğin pek çok ülkede genç insanlar;

  • Eğitimlerini tamamlama fırsatı bulamazlar.
  • Evleri ya da sosyal destekleri yoktur. Uygunsuz koşullarda yaşayan gençlerin, beslenme bozuklukları, istismar, şiddete uğrama ve hastalıklara yakalanma olasılıkları artar.
  • Erişkinler tarafından cinsel istismara uğrarlar, cinsel şiddet uygulanır ya da cinsel nesne olarak kullanılırlar.
  • Çok az ücret karşılığında uzun süreli ve riskli işlerde çalıştırılırlar.
  • Toplumların çatışmalar nedeniyle parçalandığı savaş ortamlarında yaşarlar; bazıları bu ortamda şiddet olaylarına karışırlar, bazıları sokaklarda ve mülteci kamplarında yaşarlar.
  • Genç yaşta evlenen kadınlar yaşadıkları aile ortamında ezilir ve istismar edilirler.
  • On gençten birisi sakat olup, gelişimleri için yaşıtları ile aynı fırsatlara sahip değildirler.

Genelde gençlerin sağlığını olumsuz olarak etkileyen, dolayısıyla toplum içinde iyilik hallerini etkileyen temel nedenler bedensel ve duygusal değişimler geçirmeleri, buna uyabilmeleri, cinsel yakınlıklarla baş edebilmeleri, beslenme durumları ve sağlık hizmetlerinden yararlanmalarına ilişkin sorunlar olarak gruplanabilir.

Beslenme Sorunları

Çocukluk ve ergenlik dönemindeki beslenme yetersizliği yaşam boyu süren sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Ergen kız ve erkekler  hızlı bir büyüme ve gelişme sürecinde oldukları için daha fazla besine  gereksinim duyarlar. Bu konunun önemi yeterince bilinmemekte ve yetersiz beslenme nedeniyle ergenlik dönemindeki büyüme ve gelişme olumsuz olarak etkilenmektedir. Bodurluk çocukluk döneminde olduğu kadar ergenlik dönemin de sorunudur.

Bazı toplumlarda kızlar daha az beslenmektedirler. Kızlarda, yetersiz beslenme ergenliğin gecikmesine ve doğum kanalı olarak da işlev görecek karın içi organları ve kalçanın kemik yapısının yeterince gelişmemesine neden olmaktadır. Beslenme sorunu yaşayan genç kadınların vücutlarının yeterince gelişmemesi gebelik ve doğum sürecinde sorunlarla karşılaşma sorunun artırır. Gebelikte kansızlık anne ölümlerini artıran önemli bir etkendir. Ergenlerde düşük ağırlıklı bebek doğumu olasılığı da artar. Bu durum ölümle sonuçlanmadığı durumlarda bile,  yaşam boyunca başka sağlık sorunlarına neden olabilir.

gew-10 Cinselliğin Başlaması ve Bunu Etkileyen Faktörler:

Kızlar ve erkekler ergenlik döneminde olan değişikliklerin önceden farkında olmadığında. Kızlar menstrüasyon (adet kanaması) başladığında, erkekler ise gece boşalmaları sırasında karmaşa yaşamaktadır. Bu nedenle önceden desteğe gereksim duyarlar. Bu dönem ayrıca cinsel davranış ve kararların verildiği bir dönemdir. Gençler erken ve korumasız cinsel ilişkiyle olumsuz olarak etkilenmekte, cinsel bir ilişkinin sonuçlarını düşünmeden cinselliği yaşamaya başlamaktadırlar. Birçok durumda, gençlerin erken cinsel ilişkiyi istemeden, zorlama ve baskı ile yaşadığı da bilinmektedir.

Kentlerin hızlı büyümesi, çatışmalar, göçler, savaşlar, ekonomik zorluklar ve aile bağlarının zayıflaması, genç kız ve erkeklerin daha erken yaşlarda cinselliği yaşamasına neden olmaktadır.

Bunun yanı sıra, cinsel gelişme daha erken yaşlara doğru kaymakta, ancak birçok toplumda çeşitli etkenlere bağlı olarak, evlenme yaşı da yükselmektedir. Sonuç olarak, genç bir insan için evlenmeden önce neredeyse on yıldan daha uzun süre cinsel olarak aktif olabileceği bir dönem yaşanmaktadır. Gençlerin bu süre içinde kendilerini ya da cinsel eşlerini risk altına almadan, baskı ve beklentilerle mücadele edebilme becerisine sahip olmaları gerekmektedir.

Erken Yaşta Cinsel İlişki ve Sorunlar 

Milyonlarca genç insan cinsel şiddet, istismar ve cinsel nesne olarak kullanıma maruz kalmaktadır. Birçok toplumda kadınlar bu durumlardan, erkeklere göre daha fazla mağdur olmaktadır. Kadınlar çoğu kez erken evliliği reddetme, gebelikler arasındaki süreyi uzatma ya da korunmasız cinsel ilişkiyi reddetme haklarını kullanamamaktadır.

Bazı toplumlarda erken cinsel ilişkinin yaşanmasına neden olan erken evlilikler geleneksel olarak desteklenmektedir. Her yıl, 15-19 yaş grubunda 15 milyon genç kadın doğum yapmaktadır. Bu kadar genç yaşta olan gebeliklerde annenin ölüm olasılığı daha genç yaşta olan gebeliklere göre 2 -3 kat daha yüksektir. Genç kadınlar yasal evlilikleri sırasında olan planlanmamış gebeliklerini isteyerek sonlandırmaktadır. Önemli bir kısmı yasal çerçeve dışında olan ve isteyerek yapılan bu düşüklerde enfeksiyon, kısırlık ve hatta ölüm riski daha yüksektir.

Bazı cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, henüz bedensel korunma sistemlerinin gelişmediği bu dönem daha sık görülmektedir. Her yıl, 20 gençten birisi cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanmakta ve  hastalıkların çoğu tedavi edilebilir olduğu halde  tedavi edilmemektedir. Yüz milyon genç kız cinsel yolla bulaşan enfeksiyon nedeniyle tedavi almaktadır.

HIV/AIDS dünyada bir salgın halinde seyretmektedir. HIV enfeksiyonlarının % 40’ı 15-24 yaş grubunda görülmektedir; bu da her yıl iki milyona yakın karşılık gelmektedir.

Sağlık Hizmetlerine Ulaşma: 

Genç insanların sağlıklı bir grup olduğu var sayılarak, sağlık hizmetlerine gereksinim duymadıkları düşünülmektedir. Bu nedenle, az sayıda gence sınırlı bir alanda sağlık hizmetleri sunulmaktadır. Oysa ;

  • Bazı sağlık sorunları gençlerde, çocuklar ve erişkinlere göre daha sık görülür.
  • Gençler bazı hastalıklara karşı erişkinlerden farklı yatkınlıklar gösterirler.
  • Gençlerin sağlık sorunları erişkin döneme göre çok daha ciddi sonuçlara neden olabilir.
  • Gençlerin sağlık sorunlarının çözümü erişkin ve çocukluk dönemlerinden farklı özellikler taşır.

Bu dönemde gençlerin bedenlerine neler olduğu ve nasıl destek almaları   gerektiği konusunda yeterli bilgileri yoktur. Bedenlerinde olan pek çok değişiklik arasında hastalık belirtilerinin farkında olmazlar ya da hastalıkların önemini göz ardı ederler. Gençler bu sorunları için başvurmaları gereken yerleri de bilmediklerinden mevcut sağlık sorunları içinde sağlık hizmetini en az kullanan  gruplar arasında yer almaktadırlar. Gençlerin hastalıkları olduğunda tedavi edilmemelerinin altında, tedaviden korkma, toplum tarafından dışlanma endişesi ya da tedavi edilebileceğine inanmama nedenleri de bulunmaktadır.

Ergenlik/ Gençlikte Bedensel, Duygusal ve Sosyal Değişimler, Gelişmeler

Ergenlik Dönemindeki Bedensel Değişiklikler

Çocukluk ile yetişkinlik arasındaki fiziksel ve bilişsel değişikliklerle belirlenmiş dönem ergenlik dönemi olarak tanımlanır. Bu dönem çocuğun biyolojik ve cinsel açıdan olgunlaşma dönemidir. Ergenlik süreci, çocuğun büyüme atılımını, birincil ve ikincil cinsiyet özelliklerini gösterdiği en hızlı büyüme gelişim dönemlerinden biridir. Ergenlik döneminde yaşıtlarına göre erken ya da geç olgunlaşan çocukların herkesin kendi vücudu için uygun olan zamanda büyümeye başlayacağını bilmesi ve endişe yaratacak bir durum olmadığını fark etmesi önemlidir.

Ergenlik sürecinin her çocukta başlangıç zamanı için kesin bir değer vermek güçtür. Bedensel değişimlerin sıklıkla, kızlarda, 10-12 yaşları arasında, erkeklerde ise 12-14 yaşları arasında ortaya çıktığı belirlenmektedir. Kızlar erkek çocuklara göre genellikle bu döneme 1-2 yıl daha erken girerler.

Her çocuk bu döneme diğerlerinden farklı, daha erken ya da geç girebilir.

Ergenliğin en önemli belirtisi kısa zamanda dikkati çekecek bir biçimde çok yönlü büyümektedir. Buna büyüme atılımı adı verilir. Kızlarda ergenlik önce başladığından 10-12 yaşlarında kızlar erkeklerden daha uzun olurlar. Boy büyümesi giderek yavaşlar ve kızlarda16 ile 18, erkeklerde 18 ile 20 yaşları arasında durur. Büyümenin ergenlikten sonra da devam ettiği, 18 ile30 yaşları arasında çok küçük miktarda bir artış görüldüğü söylenebilir. Boy uzamasının yanında kızlarda ve erkeklerde kilo artışı ve yağlanma da gözlenir. Kızlarda bu dönemde yaklaşık16, erkeklerde ise 20 kiloluk bir artış söz konusu olur. Erkeklerde kilo artışı, kas ve kemik kütlesinin artmasına, kızlarda ise büyük ölçüde yağ depolamasına bağlıdır. Bu dönemde baş kemiklerinde de büyüme görülür. Yüz kemikleri büyür, çene uzar ve kalınlaşır, burun büyür. Bu farklılaşma yüzde simetrik olmayan bir görüntü oluşturur. Baştaki tüm organların büyümesi tamamlandığında bu asimetri ortadan kalkar. Tüm kemik sisteminde büyüme hızlanır. El ve ayaklar, ardından kol ve bacaklar uzamaya başlar, kalçalar, göğüs kemikleri ve omuzlar genişler. Büyüme atılımı sırasında eller ve ayaklar bedenin diğer bölümlerine göre daha çabuk büyür, bu da geçici bir sakarlık ve beceriksizliğe yol açar. Sakarlık ve beceriksizlik durumu birey değişen vücuduna uyum sağladığında ortadan kalkacaktır.

Ergenlik Süreci ve Cinsel Değişimler: 

Erkeklerdeki cinsel olgunlaşmaya bağlı değişiklikler;

Erkek çocuklarda ergenliğin gözlenen belirtileri testislerin ve penisin büyümesi, cinsel organların çevresi ve bedenin kıllanması ve büyüme atılımıdır.

  • Üreme hücrelerinin oluşumu ve erkeklik hormonunun salınımından sorumlu organ olan testislerin büyümesi: Genelde erkeklerde ilk değişikliktir. Testisler büyür testisleri çevreleyen deri torba (skrotum) esmerleşir, genişler ve pürtüklenir. Testisler, en erken 9,5 yaşında, en geç 13 yaşında, sıklıkla da 12 yaşında büyümeye başlar.
  • Penisin büyümesi: Erkek çocuklarda meydana gelen ikinci değişiklik ise penis boyunun uzaması, kalınlaşması ve renginin koyulaşmasıdır. Üreme sıvısı olan meninin ilk kez boşalması on üç ile on altı yaşları arasında ve genellikle farkında olmadan olur. Bu istem dışı boşalmalar sıklıkla uykuda olduğunda gece boşalması ya da ıslak rüya adı verilir. Penisin büyümeye başladığı en erken yaş 10, en geç 14, sıklıkla da 12 yaş olarak görülmektedir.
  • Cinsel organlar üzerindeki derinin kıllanması: Penisin büyümeye başlaması ile aşağı yukarı aynı dönemlerde penis üzerinde ve skrotumda seyrek kıllar çıkmaya başlar. Erkek çocuk olgunlaştıkça cinsel organların etrafındaki kıllar koyulaşmaya, kalınlaşmaya ve kıvrılmaya başlar. Kıllanmanın görüldüğü en erken yaş 10,5, sıklıkla 14 en geç yaş ise 16 yaştır.
  • Büyüme atılımı: Daha önce bahsedildiği gibi çok belirgin bir biçimde ortaya çıkar. Büyümenin başladığı en erken yaş 11.5, sıklıkla 14 en geç yaş ise 16 yaştır.

Bu değişikliklerin yanı sıra boynun ön yüzündeki adem elması denilen çıkıntı da erkek çocuklarda bu dönemde görülen başka bir gelişmedir. Ses kalınlaşır. Vücudun çeşitli bölümleri boyun, göğüsler, kalçalar, bacaklar, kollar kıllanmaya başlar. En son kıllanma yüzde bıyık ve sakalın çıkmasıyla tamamlanır.

Kızlardaki Cinsel Olgunlaşmaya Bağlı Değişiklikler 

Kız çocuklarda ergenliğin gözlenen belirtileri, sırasıyla meme gelişimi, cinsel organlar çevresinde kıllanma, büyüme atılımı ve adet kanamasının başlamasıdır.

  • Kız çocuklarda ergenliğin ilk belirtisi memelerde büyümedir. Memelerde büyüme kanda kadınlık hormonlarının düzeyinin artması ile başlar. Memelerin gelişmeye başladığı en erken yaş 8-9, en geç yaş 13 ve sıklıkla 11 yaştır.
  • Memelerin gelişmeye başlaması ile birlikte cinsel organ bölgesinde kıllanma başlar. Önceleri seyrek ve ince olan tüyler daha sonra çoğalır, kalınlaşır ve koyu bir renk alır. Aynı zamanda koltuk altlarında kıllanmada ortaya çıkar. Kıllanmanın en erken görülme yaşı 9, en geç yaşı 13-14 ve sıklıkla 11 yaştır.
  • Büyüme atılımının başlaması, boy uzaması, yağlanma, kalçaların genişlemesi ve kilo alma ile belirginleşir. Bu belirti en erken 10,5 yaşında, sıklıkla12, en geç ise 14-15 yaşlarında ortaya çıkar. Büyüme adet gördükten sonra bir süre daha devam eder.
  • İlk adet kanaması kızlarda ergenlik gelişimin en önemli belirtisidir. Bu belirti üreme sisteminin olgunlaştığını gösterir. Kızlarda adet döngüsünün normale dönmesi yaklaşık bir yılı alır. Başlangıçta düzensiz adet görmek normaldir. İlk adet kanamasının en erken başlama yaşı 10,5, sıklıkla 12-13, en geç başlama yaşı ise 15-16’dır.

Her çocuğun ergenlik dönemine farklı zamanlarda girmesi nedeniyle, aynı yaşta olan ergenlerin aynı görünüm ve özelliklerde olmaları beklenmez. Ergenlik belirtilerinin ortaya çıkma yaşı ırk özelliklerine, aileye, beslenme durumuna göre farklılıklar gösterebilir. Düşük sosyo-ekonomik düzey ve beslenme bozukluğu belirtilerin gecikmesine neden olabilir.

Gençlerde Cinsel Gelişme ve değişim

Ergenlik döneminde gençlerin bedensel değişimlerine cinsel davranışlarındaki değişiklikler de eşlik eder. Ergenin cinsel davranışı yetişkin dönemindeki cinselliğine hazırlık, merak ve deneme yanılma dönemi niteliğindedir. Ergen bir taraftan cinselliğinin farkında olup etkilerini sınamakta, diğer taraftan ise bu sınamanın verdiği tedirginliği yaşamaktadır.

Genellikle kendi bedenine ilgi ile başlayan bu süreç, çevresindeki kişilere yönelen cinsel bir merakla devam eder. Ergenlik ilerledikçe merak ve fantezilerin yerini cinsel deneyimler almaya başlar ve ergen genellikle kısa süreli öpüşme, okşama gibi sınırlı cinsel davranışlarla cinsel yaşamın sınırlarını genişletir. Ergenlik dönemlerin sonlarına doğru, uzun süreli ve duygusal ilişkilere hazırdır. Ergenlik dönemindeki cinsel değişim biçimde evrelendirilebilir. Her evrede belirtilen yaş gruplarının bireye göre değişiklik gösterdiği akılda tutulmalıdır.

  1. Evre: 12-13 yaş

Bedende oluşan değişikliklerin sosyal ve kişisel anlamı vardır.

  • Bedene daha çok dikkat edilir.
  • Bedene güvensizlik yaşanır.
  • Diğerleri ve karşı cinsiyet hakkında merak artar.
  • Kızlar ve erkekler arasındaki farklar artar.
  • Aynı cinsiyetle daha fazla iletişim kurulur (kız grupları ve erkek kulüpleri).
  • Cinsel ilişkiye girme, cinsel ilişki ve cinsiyet farklılıklarına ilgi artar.
  • Cinsel fanteziler kurulur.
  1. Evre: 14-15 yaş
  • Birisiyle duygusal beraberlik ve temas isteği oluşur.
  • Bir cinsel ilişkiye girme arzusu gelişir.
  • Öpüşme ve giysilerin altında okşama başlayabilir.

III.Evre: 16-17 yaş

  • Kısa süreli ilişkiler başlayabilir.
  • Öpüşme, okşamaya ilişkin uygun davranışlarla ilgili birçok endişe ortaya çıkar.
  • İletişim ve ilişkilere fazlaca zaman ayrılır.

IV.Evre: 18-19 yaş

  • Uzun süreli bir ilişki başlayabilir.
  • Kızların daha büyük arkadaşları olur.
  • Daha duygusal ilişkiler kurulmaya başlanır.
  • İlişkiler daha fazla önemli hale gelir.

Cinsel Kimlik Değişimi 

Gençlik döneminin en önemli psiko- sosyal yanı kimliğin kazanılmasıdır. Gencin bu dönemde sağlam bir kimlik duygusu geliştirebilmesi gerekir. Kimliğin en kısa tanımı ‘ kişinin kim olduğunun ve nereye gittiğinin farkında olması’dır. Genç insanın  ‘ ben kimim?’ sorusuna verebilecek cevabı bulunmasıdır. Çocuk, ruhsal gelişimi sırasında çeşitli özdeşimler kurar. Yani çevresindeki insanları, dar anlamıyla da  ana-babayı model alır, onların davranışlarını taklit eder, içine sindirerek kendi özellikleri haline getirir. Çocukluktaki bu özdeşimlerin   birbiriyle bütünleştirilmesi ve gençlik dönemindeki arkadaş gruplarının değerlerinin benimsenmesiyle kimlik oluşturur. Yani kimlik, bütünleşmenin yaşanması ve buna bağlı güven duygusudur. Kimlik duygusu sağlam bir bireyin ‘ ben neyim?’, ‘ kimim?’ soruları karşısında duraksamadan vereceği cevapları vardır. Bunun rahatlıkla yapılabilmesi için kişinin kendi bireysel benliğine yerleşmiş olan süreklilik ve aynılık duygusuna gereksinim duyulur. Kimlik duygusu güçlü olan bireyler, kendilerini diğer insanlardan ayrı bir kimse olarak algılayabilirler. Zaman içinde kendileri ile ilgili devamlılık, tamlık ve bütünlük hissine sahip olurlar. Kimliğin gelişimi için toplumsal ortam, çevre önem taşır, yani kişinin kendisini nasıl gördüğü diğer insanların onu nasıl gördüğü ile bağlantılıdır. Gençlik döneminde kişi, yaşamın önceki dönemlerinde yaptığı özdeşimleri birleştirerek tek ve bütünleşmiş bir kimliğe dönüştürebilmelidir. Bu da gençlik döneminde ulaşılan bilişsel kapasiteyle başarılabilecek bir durumdur.

Kimliğin önemli bir bileşeni de cinsel kimliktir. Biyolojik, sosyal ve psikolojik anlamda kişinin kadın ya da erkek olmasını algılama ve kabulü, bu algı ve   kabul doğrultusundaki cinsel yönelimleri ile cinsel davranışları cinsel kimliğin gelişimindeki önemli aşamalardır.

Cinsel kimlik, cinselliğin farklı boyutları olan biyolojik, fiziksel, psikolojik, zihinsel ve sosyal süreçlerin etkileşimi ile gelişir, oluşur ve olgunlaşır. ‘ cinsiyet’, ‘ toplumsal cinsiyet’ ve ‘cinsiyet rolleri’, ‘cinsel davranış’, ‘ cinsel yakınlık’,’ cinsel yönelim’ gibi pek çok kavram, zaman zaman birbirleriyle karıştırılan ya da birbiri yerine kullanılan kavramlar olsa da cinsel kimliği açıklayan kavramlardır.

Cinsiyet

Cinsiyet, insanın biyolojik olarak dişi ya da erkek olmasını belirleyen özellikleri tanımlar. Cinsel kimliğin ilk tohumları biyolojik olarak döllenme sürecinde atılır. Biyolojik özellikler, kromozomlar, cinsel hormonlar, dış ve iç cinsel organlar, üreme hücrelerinin geliştiği dokular ve ikincil cinsiyet özellikleridir. Doğduğumuz anda, bedensel cinsiyetimiz bellidir.

Bütün çocuklar dişi ya da erkek cinsel organları ile doğarlar. Çok nadir olarak, hem kız hem erkek organına sahip olarak doğanlar olabilir. Dış görünümden çok hormonların etkisi biyolojik cinsel kimliğin belirlenmesinde etkin olur.

Toplumsal Cinsiyet ve Cinsiyet Rolleri 

Toplumsal cinsiyet (gender), toplumsal ve kültürel olarak belirlenmiş cinsiyeti, biyolojik cinsiyetten (sex) ayırmak üzere kullanılan bir kavramdır. Doğuştan biyolojik olarak belirlenmiş dişilik ve erillik özelliklerini tanımlayan seks- cinsiyetin aksine toplumsal cinsiyet, toplumsallaşma süreci ve kültürü içinde edinilen kadın ve erkek olma özelliklerine işaret eder. Kadınların ve erkeklerin toplumda üstlenmiş oldukları işlerin ve yerine getirdikleri rollerin doğal ve kendiliğinden değil, genellikle kültürel olarak belirlenmiş ve zaman içinde değişebilir olduklarını göstermeye yarar.

Cinsel kimlik gelişimi açısından bakıldığında cinsiyet, kişinin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır. Daha iki – üç yaşlarında herkesin kendi hakkında ‘ ben kadınım’, ya da ‘ben erkeğim’ biçiminde bir görüşü vardır. Toplumsal cinsiyet, kadınlık ya da erkekliğe ilişkin davranışın psikolojik yönü olarak tanımlanabilir.

Cinsiyet rolleri ise, toplumsal cinsiyetin bir parçasıdır ve kişinin kendisini bir ‘ oğlan çocuk/ erkek’ veya bir ‘ kız çocuk/ kadın’ konumunda göstermek için yaptığı ve söylediği şeylerin tümü olarak tanımlanabilir. Cinsiyet rolleri  sosyalleşme süreci  ile aile, çevre, meyde vb. alanlardan gelen mesajlar ile şekillenir ve içselleştirilir.

Cinsel yakınlık

Cinsel yakınlık, cinselliğin karşı cins ya da her iki cinsle yakın beden teması olarak haz duyacak şekilde yaşanmasıdır. Çiftler hoş duygular içinde birbirine yakın olmak, sohbet etmek, dokunmak, sarılmak, öpüşmek, masaj yapmak, birlikte banyo yapmak, birlikte mastürbasyon yapmak ya da cinsel birleşme yollarıyla birlikte haz duyarak cinselliklerini paylaşabilirler. Öte yandan aşk, karşılıklı beğenme, birlikte olmaktan mutlu olma ve bu konuda hayaller kurma, yalnızca bakışma bile düşünsel ve duygusal boyutta cinsel bir yaşantı anlamına gelebilir.

Cinsel Davranış

Cinsel davranış, kişinin cinsel olarak ne yaptığı ile ilgilidir. Arzu, fanteziler, eş arama, kendi kendine doyum sağlama ve cinsel gereksinimlerini dışa vurmak ve doyurmak yapılan tüm diğer etkinlikler cinsel davranış tanımı içine girer.

Her cinsel davranışın kaçınılmaz sonuçları olduğu göz ardı edilmemelidir. Bireyler sonuçlarına bedensel, sosyal konumları ve duygusal açıdan hazır oluncaya kadar cinsel davranışlarını erteleyebilme sorumluğunu alabilmelidirler.

Toplumsal bir varlık olan insan, toplumun değer yargılarından bağımsız hareket ettiğinde, bunun sonuçlarıyla başa çıkabilecek yeterliliğe sahip değilse, günlük yaşamı, sosyal ilişkileri, geleceği ile ilgili sorunlar, dolayısıyla kendi ruh sağlığı da olumsuz yönde etkilenecektir. Cinsel yakınlıkların yaşanmasında bireylerin karşılıklı sorumlukları duygular kadar bedensel sağlığı da içerir. İstenmeyen gebeliklerden ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan korunmak, paylaşılması gereken bir sorumluluktur. Gençlik döneminde cinselliği mutlu ve güvenli olarak yaşamayı öğrenme,  gerekli sorumlukları kazanma için destek olma özellikle önem taşır.

Cinsel Yönelimler

Cinsel yönelim bir kişinin, belli bir cinsiyetteki bireye karşı duygusal, romantik ve cinsel çekim ile yaklaşımıdır.

Bu yaklaşım her zaman cinsel eylemi gerektirmez. Duygusal, düşünsel, romantik ve fantezi düzeyinde kalabilir.

Söz konusu yönelim temel olarak heteroseksüel, homoseksüel ve biseksüel kavramlarını içeren geniş bir yelpazede gözlemlenebilir. Bu kişi yalnızca karşı cinse eğilim duyuyorsa heteroseksüaliteden, yalnızca kendi cinsinden kişilere cinsel ilgi duyuyorsa eşcinsellikten, her iki cinsten kişilere ilgi duyuyorsa biseksüaliteden söz edilir. Heteroseksüel, eşcinsel veya biseksüel erkeklerin, bedensel cinsiyetleri de cinsel kimlikleri de erkektir. Aynı şekilde heteroseksüel, eşcinsel ya da biseksüel kadınların da, bedensel cinsiyetleri ve cinsel kimlikleri kadındır. Yani eşcinsel erkekler kendilerini kadın gibi ya da eşcinsel kadınlar kendilerini erkek gibi hissetmezler. Eşcinsel kadın ve erkeklerin bedensel cinsiyetlerine herhangi bir itirazları yoktur, yalnızca aynı cinsten bireylerle cinsel ilişki kurmak isterler.

Genellikle toplumda kendiliğinden ve bir zorunluluk hali olarak algılanan heteroseksüellik, bireylerin kendilerini ‘ heteroseksüel’ olarak tanımlamalarına bile gerek duyurmamaktadır. Bu durumdaki bazı bireyler, kendini ‘eşcinsel’ ya da ‘ heteroseksüel’ olmayan’ diye tanımlayan bireylerin ortaya çıkmasını kavrayamamakta, eşcinsellikten çok rahatsızlık duyarak onları zarar verecek reddetme ile ‘homofobik’ ve ‘heteroseksist’ olabilmektedir.

Sahip olduğu biyolojik cinsiyet özelliklerini reddederek, karşı cinsten biri olarak görülme ve karşı cinse benzeme isteği, kendisini karşı cinsten biriymiş gibi hissetme olarak tanımlanabilen transseksüellik de hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Daha çok ruhsal eğilimler için belirleyici bir kelimedir. Kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesidir. Ameliyat olmamış/ olamamış gerçek bir transseksüel cinsel kimlik olarak karşı cins özelliklerini gösterebilir ve cinselliği doğrudan karşı cinse yöneliktir.

Bir başka farklı cinsel yönelim travestilerin yaşadıklarıdır. Travestiler karşı cinsin eşyalarını kullanmaktan, karşı cinsin giydiği kıyafetleri giymekten, karşı cinsin davranışını sergilemekten cinsel haz alan kimselerdir.

Cinsel yönelimin fark edildiği gençlik dönemi, kendinin çoğunluktan farklı  olduğunu algılayan bir genç için daha da ağır sorunlar yaşayabileceği bir dönemdir. Çoğunluktan farklı cinsel yönelimleri olan gençler toplumdaki homofobik yaklaşımlar nedeniyle büyük zorluklar içinde yaşamakta, örselenmektedir.

Gençlik Döneminde Sağlık İçin Ebeveynin Rolü ve Sorumlulukları

Ebeveynler çocuklarının cinsel konulardaki ilk eğiticileridir. İnsanlar doğdukları andan itibaren, başta ebeveynleri olmak üzere yakın çevrelerinden cinsellikle ilgili mesajlar almaya başlarlar. Ebeveynler çocuklarıyla konuşma, duygularını paylaşma, sevgi gösterme, onları giydirme ve onlara vücut bölümlerinin isimlerini öğretme gibi davranışlarla çocuklarına cinsellikle ilgili ilk bilgileri ve değer yargılarını aktarmaktadır. Bu konularda çocukları ile iletişim kurmak istemeyen, katı tutum içinde olan ebeveynlerin eksikliğini gençler başka türlü tamamlamaya çalışırlar. Ebeveynler bu durumda onlara sağlıklı bir yaşam sağlama fırsatını kaçırırlar, her türlü istenmeyen durumla karşılaşma olasılıklarını artırırlar.

Hızlı fiziksel büyümeyle birlikte kendini bir yetişkin olarak algılayan ergen, yetişkinlere verilen hak ve ayrıcalıkların hepsinin kendisinde olmadığını fark eder. Ergen tam bir yetişkin değildir, ancak çocuk ta değildir. Bu nedenle ergenler kendilerini arada kalmış bireyler olarak hissederler. Öte yandan, anne babalar da bu dönemde bocalama içindedir. Bir yandan çocuklarının büyümesini isterler, diğer yandan çocuklarının çocukluk yıllarındaki gibi kendilerine bağımlı yaşadıkları duruma özlem duyarlar. Anne babalar çocukları büyüyüp, bağımsız bir birey mi olsun, yoksa çocuk kalıp kendilerine mi bağımlı olsun çelişkisini yaşarlar.

Ergen dünyasındaki roller ve bunlara ilişkin beklentilerdeki belirsizlik anne babaların ergene bazen bir çocuk, bazen de yetişkin gibi davranmalarıyla giderek artar. Ergen de çelişkili duygular yaşamaktadır. Büyüyüp yetişkinin sorumluklarını mı alsın yoksa, çocuk kalarak çocukluğun güvenli, korunan sıcaklığı içinde mi yaşasın? İki ayrı dünya arasında bocalayan ergen, yoğun ve karmaşık duygular içinde kimi zaman uygun olmayan davranışlar gösterebilir.

Ergenle iletişim kurmak genellikle zorlayıcıdır. Ergen, yaşamını çok hızlı ve çok yönlü bir biçimde etkileyen değişimlerle geçirirken, anne baba da değişen çocuğunu anlamak için uğraşır. Bir ayağı çocuklukta diğer ayağı yetişkinlikte olan ergen için çatışmalar kaçınılmazdır. Bu değişimlere rol ve beklentilerin belirsizliği de eklenince, ergen benzer olaylara yalnız farklı tepkiler değil tam anlamıyla karşıt duygusal tepkiler de verebilir.

Anne baba, kendilerinin yanlışını bulan, düzelten ya da ufak bir eleştiri karşısında öfkeyle karşılık veren ergenin bu tepkilerinin döneme özgü olduğunu anlayabilmelidirler.

Davranışlarına kendi de mantıklı açıklama yapmada yetersiz olan ergen, gerekli anlayışı ve desteği alamadığında içinde yaşadığı bunalımı öfke, memnuniyetsizlik, şiddet ve can sıkıntısı olarak yansıyacaktır. Dolayısıyla ‘beni anlamıyorsunuz’, ‘ sizi sevmiyorum’, ‘yardıma gereksinmem yok’ diyen ergenin aslında kendisini daha tam tanıyamadığını, kendisinden çok hoşlanmadığını anlamak, onun ifadelerinden rahatsız olmamak için yeterlidir. Ergen söyledikleri her zaman söylemek istedikleri olmayabilir. Bunu anlamakta güçlük çeken anne babalarla ergen arasındaki çatışmalar, bu durumda kaçınılmaz olmaktadır.

Ergen, yoğun ve karmaşık olan duygularını, kuşkularını ve geleceğe ilişkin hayallerini başkalarıyla paylaşmak gereksinimindedirler. Karşılıklı rol ve beklentilerindeki belirsizlik anne- babalar ve ergen arasında bir gerilim yaratır.

Duygularını açık seçik olmamasından kaynaklanan iletişim kopuklukları ise bu gerilimi tırmandırır. Unutmamak gerekir ki bu gerilim, kaynağını daima ergenin içinde yaşadığı çevreden alır; anne baba otoritesi, toplumsal değerlerin değişme uğraması, geleceğin daha az tahmin edilebilir olması gibi nedenler bunlardan bazılarıdır.

Yaşanan gerilim ergeni duygu ve düşüncelerini paylaşabileceği, sorunlarını tartışabileceği, yetişkin değerlerinden bağımsız bir değerler sistemi edinilebileceği akran grupları içinde yer almaya yöneltir. Anne babalar ergenin genellikle akran gruplarının değerlerine göre değil, kendi değerlerine göre davranmasını istemektedirler. Bu zorlamalar da ergenle anne baba arasında çatışmalara neden olmaktadır.

Ancak, sağlıklı bir ergenlik dönemi ergenin, kendisini ailesinin yönlendirmesinden uzaklaştırıp, bağımsız bir kimlik geliştirebilmesiyle tamamlanır. Bu anne babadan tümüyle kopma ve tam bağımsız olma anlamına gelmez. Tersine, bazen aileden bağımsız davranma, hem kendi görüşlerinin sorumluluğunu almasına hem de anne babasının görüşlerini kendi görüşleri gibi değerli bulmasına yardımcı olacaktır.

Ergenin arkadaş gruplarıyla ilişkisi artıkça, anne babasıyla arasında ayrılıklar baş gösterebilir. Anne- baba bu dönemde aynı olmamakla birlikte benzer sorunları kendilerinin de yaşadıklarını, eğer duygularını paylaşırlarsa birbirlerini daha iyi anlayabileceklerini ergene ilettiğinde aralarındaki iletişimin olumlu yönde kurulduğunu fark edeceklerdir.

Ergen, anne- babasının ve yaşamındaki önemli insanların onun hakkında düşündüklerinden önemli ölçüde etkilenir. Bu noktada anne babaların hem kendi duygularını açıkça ifade edebilmeleri hem de ergene duygularını açıklama fırsatı vermeleri,  yani birbirleri hakkında neler hissettiklerini konuşmaları çok önemlidir. Duyguları ifade ederken, sadece sevgi değil, kızgınlık, korku,  beğenmeme gibi duyguların da ortaya konması her iki tarafın birbirini anlamalarını kolaylaştırır.

Gençlik Dönemi ve Cinsel Sağlık 

Dünyada Genç Nüfusun Cinsel ve Üreme Sağlığı

Dünyada sayıları iki milyara yaklaşan tarihin en büyük ergen ve genç grubunda, korunmasız cinsel ilişki sonucu ortaya çıkan HIV enfeksiyonu dahil cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve istenmeyen gebelikler dünyanın önemli sağlık sorunları arasındadır. Bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre tasarlanmış, bu nedenle etkinliği bilinen üreme sağlığı programları ile gençlere bilgi, destek ve hizmet sağlayarak gençlerin cinsel sağlıkları ile ilgili sorumlu tercihler yapmasını sağlama pek çok ülkede sağlık politikaları içinde önemli bir yer tutmaktadır.

Gençlerde Cinsel Etkinlik

  • Evlilik öncesi cinsel ilişkinin yaygın olduğu ve genel olarak, dünyada her bölgede artma eğiliminde olduğu bilinmektedir. Genç insanlar ergenliğe daha erken yaşlarda ulaşmakta ve daha genç yaşlarda evlenmektedirler. Bunun sonucu olarak evlenme öncesinde de gençler uzun süre cinsel davranışlarını her yerde, farklı bireylerle,  farklı koşullarda ve şekilde yaşamaktadır.
  • Gençlerin cinsel deneyimleri bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Araştırmalar Asya’da kadınların 18 yaşına geldiğinde % 11’nin, Latin Amerika’da 16 yaşına geldiklerinde % 12 ile 44’ünün ve sahra- altı Afrika’da 19 yaşına geldiklerinde % 452’sinin cinsel ilişkiye girdiklerini göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde 20 yaşına ulaşmış genç kadınlarının büyük çoğunluğunun cinsel ilişkide bulundukları saptanmıştır. Fransa’da genç kadınların % 67’si, İngiltere’de % 79’u ve ABD’de% 71’i cinsel ilişkiye girmiş olduğunu bildirmektedir.
  • Genç erkekler için durum daha da yaygındır. Araştırmalarda Asya’da erkeklerin 18 yaşına geldiğinde %24-75’inin, Latin Amerika’da 16 yaşına geldiklerinde % 44 ile 66’sının ve Sahra-altı Afrika’da 17 yaşına geldiklerinde % 45-73’ünün cinsel ilişkiye girdikleri belirlenmektedir. Gelişmiş ülkelerde 20 yaşına gelmiş genç erkeklerin büyük çoğunluğunun cinsel ilişkide bulundukları saptanmıştır. Fransa’da genç erkeklerin % 83’ü, İngiltere’de % 85’i ve ABD’de % 81’i cinsel ilişkiye girdiklerini ifade etmektedir.
  • Araştırmalarda erkekler arasında eşcinsel ilişki sıklığının Peru’da % 13, Filipinlerde üniversite öğrencisi erkekler arasında % 6 olduğu belirlenmiştir. ABD’ de erkeklerle cinsel ilişkiye girmiş olan erkeklerin oranı % 10 ile 14 arasında değişmektedir ve bu erkeklerin yaklaşık % 40’ı 18 yaşından önce ilişkiye girdiğini söylemektedir.
  • Gençlerin cinsel deneyimleri her zaman kendi onaylarıyla gerçekleşmez. Brezilya ve Tayland gibi ülkelerde pek çok çocuk ticari seks mağduru konumundadır. ABD’de her üç kız çocuğundan ve her altı erkek çocuğundan birinin cinsel tacize uğramış olduğu saptanmıştır.

Ergenlikte Cinsel İlişki, Gebelik ve Çocuk Sahibi Olma 

Henüz tam olarak olgunlaşmamış vajina içini kaplayan ince zar örtüsünün, mikroplara karşı koruyucu doku özelliği gelişmemiş olduğundan erken yaşta olan cinsel ilişkilerle hastalık etkeni bulaşması daha kolay olmaktadır.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ergen gebeliği ve çocuk sahibi olma gençlerin sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapmaktadır. Bu olumsuz etkiler arasında gebelik sorunları ve yas dışı ya da güvenli olmayan düşüklerin neden olduğu ölümler en başta gelenler arasındadır. Yirmili yaşların ortalarındaki kadınlarla karşılaştırıldıklarında 15 yaşın altındaki kadınlarda gebelik ve doğum komplikasyonlarından ölüm riski 25 kat, 15-19 yaş grubundaki kadınlarda iki kat daha fazladır.

Dünyada ergenlerin yaptıkları doğumlar giderek azalmakla birlikte her 13 milyonu az gelişmiş ülkelerde olmak üzere 15-19 yaş grubunda 15 milyon kadın çocuk sahibi olmaktadır. Bazı ülkelerde kadınların % 33’ü 20 yaşından önce anne olmaktadır. Batı Afrika’da bu oran %55’lere çıkabilmektedir. ABD hariç olmak üzere gelişmiş ülkelerde kadınların %10’u 20 yaşın altında doğum yapmaktadır. BU oran ABD’de % 19’dur.

Dünyada her yıl 4,5 milyon kadın çoğunlukla istenmeyen gebeliklere bağlı düşük yapmakta ve bu düşüklerin % 40’ı güvenli olmayan koşullarda uygulanmaktadır.

Gebeliğin Önlenmesi

Nijerya hariç Sahra- altı Afrika ülkelerinde gebelikten korunma konusundaki bilgi eksikliği en fazla henüz cinsel ilişkiye girmemiş genç kadınlar arasındadır.

Gebelikten korunma konusundaki bilgi düzeyleri farklılık gösteriyor olsa da ülkelerin çoğunda çok az genç yöntem kullanmaktadır. Nijerya, Raunda ve Senegal’de cinsel yönden aktif genç kadınların % 2’si, Kamerun’da %23’ü, Filipinler’de %1’i, Endonezya’da %34’ü, Latin Amerika ve Karayipler’de %11’den azı gebeliği önleyici yöntem kullanmaktadır. Oysa gelişmiş ülkelerde örneğin Fransa’da % 88, İngiltere’de %92 ve ABD’de %75 gibi sıklıkla, genç kadınların çoğu hormonal yöntemler veya prezervatif kullanımını tercih etmektedir.

 Cinsel ve Üreme Sağlığı Önündeki Engeller

Ülkelerin çoğunda ergenlerin gebeliği önleyici yöntem kullanmaları için pek çok engelin aşılması gerekmektedir. Hizmet sunumundan kaynaklanan engeller arasında yetersiz veya yanlış bilgilendirme, hizmetlere ulaşımdaki güçlükler, para gerekmesi ve gizliliğin sağlanamayacağına dair güven eksikliği sayılabilir.

Genç kadınların gebelikten korunma amacıyla yöntem kullanmama nedenleri arasında anne- babaların öğrenme korkusu, erkek arkadaşlarıyla prezervatif konusunda konuşmaktan çekinme, şiddete uğramaktan kaçınma ve yan etkiler nedeniyle korku duymaları sayılabilir.

Toplumsal, kültürel ve ekonomik etkenler de genç insanların kendilerini istemeyen gebeliklerden ve HIV dahil  Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlardan korunmalarına engel olmaktadır. Medya, maddi çıkarlar, göç ve/veya kentleşme cinsel ilişkiye girme isteğini ve fırsatını artırmakta ve gençler cinsel ilişki konusunda güçlü akran baskısına maruz kalmaktadır. Bazı kültürlerde ise kadınların erken yaşta evlenmesi ve çocuk sahibi olmaları desteklenmektedir.

Türkiye’de Genç Nüfusun Üreme ve Cinsel Sağlığı

Türkiye’de her dört kişiden biri genç insandır.

Türkiye kadın nüfusunun üçte birini genç kadınlar oluşturmaktadır. Bu oran kırsal yerleşim yerlerinde daha fazladır.

Evlilik durumunda, ergen evliliklerinin azaldığı görülmektedir. Ergen evlilikler ve gebeliklerinde en yüksek hız şaşırtıcı şekilde Batı Anadolu’da (% 13) gözlenmiştir. Bu oran Kuzeyde % 3, Doğuda %9 bulunmuştur.

15-24 yaş grubunda herhangi bir aile planlaması yöntemi kullanma durumunda artış olduğu saptanmıştır. Geleneksel aile planlaması yöntemi kullanımı modern yöntem kullanımından daha fazla artmıştır.

Düşük yapma durumundaki azalma da önemli bir bulgudur. Özellikle 20-24 yaş grubunda azalma daha hızlıdır.

Türkiye’de cinsiyetine göre okullaşma oranlarında farklılıklar bulunmaktadır. Tüm yaş gruplarında okula devam etme oranlarında kırsal kesimde yaşayan çocuklar ve / veya kız çocuklarının, kentlerde yaşayan çocuklara ve / veya erkek çocuklara göre farklılık gösterdiği, daha az olduğu belirlenmiştir. Öğrenim düzeyi bakımından da bölgeler arasında önemli farklılıklar vardır, kadınların erkeklere göre öğrenim düzeyleri daha düşüktür.

Kaynak: Türkiye İstatistik Kurumu

  • Gençlerin büyük çoğunluğu ergenlik dönemi hakkında bilgilendirilmektedir. Genç kızlar bilgileri çoğunlukla anneden alırken genç erkekler daha çok arkadaştan öğrenmektedir.
  • Gençlerin % 17’si sigara içmektedir, bu oran yaşla artmaktadır ve erkeklerde daha fazladır. Alkol kullanma da % 17’dir. Alkol kullanımı yaşla ve gelir düzeyi ile artmaktadır. Ergenlerin %75’i çeşitli ortamlarda şiddete tanık olmaktadır.

Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu tarafından yapılan ulusal bir araştırmaya göre; cinsellikle ilgili ilk bilgiler kızların %27.1’i, erkeklerin % 26’sı 13 almaktadır.

Cinsellik Konusunda Bilgilenme

Türkiye’de yapılmış olan araştırmalar gençlerin cinsel sağlık hakkında bilgilerinin yetersiz olduğu, bu konularda bilgi ve eğitim almaya istekli olduklarını; temel bilgi kaynaklarının ise arkadaşlar, aile ve medya olduğunu göstermektedir. Bu konularda gençlerin bilgi eksikliklerinin temel nedeni Türkiye’de cinselliğin aileler tarafından çoğunlukla ‘ yasak ve ayıp’ bir konu olarak görülmesi ve bu konuda geleneksel tutumların sürdürülmesidir.

Kızların ve erkeklerin fiziksel, cinsel ve psikososyal gelişim evreleri hakkında bilgileri yeterli düzeyde değildir.

Üniversitelerde ve liselerde küçük örneklem grupları ile yapılan çalışmalarda da gençlerin üreme sağlığı bilgileri yetersiz olarak değerlendirilmektedir.

Bunun yanısıra cinsel gelişim sırasında ortaya çıkan bazı sağlık sorunları konusunda da yeterli bilgiye sahip olmadıkları için endişe ve korkuları daha da artmaktadır.

Bilgi Kaynakları

Gençlerin üreme sağlığı bilgi kaynaklarının faklı olduğu bilinmektedir. Kentsel kesimde yapılan araştırmalarda lise öğrencilerinin cinsellikle ile ilgili bilgi kaynakları şu şekildedir. Arkadaş, gazete-dergi, televizyon ve kitap. Erkeklerin bilgileri daha sınırlı olup, daha çok arkadaşlarından, annenin eğitim düzeyi yükseldikçe kızlar annelerinden yararlanmaktadır. Üniversite öğrencilerinde  bilgi kaynakları bir miktar daha farklıdır, arkadaş, anne ve baba daha arka planlarda kalmakta ve yazılı materyal daha ön sıralara geçmektedir.

Yüksek sosyoekonomik düzeydeki gençler tarafından yazılı bilgi kaynaklarının daha fazla kullanmaktadırlar.

Kadınlarda İlk Cinsel İlişki Yaşı

Türkiye’de Cinsellik Araştırması sonuçlarına göre kadınlar için cinsel birleşme olmadan dokunarak sevişme yaşı 18.4, tam bir cinsel birleşmenin olduğu sevişme yaşı ise 19.4 olarak belirtilmiştir.

Erkeklerde İlk Cinsel İlişki Yaşı

Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (1998) sonuçlarına göre, 25-29 yaş grubundaki erkeklerin yarısı ilk cinsel ilk cinsel ilişki yaşının kentlerde 18.8 yaştan 9 küçük olduğunu söylemiştir. Bu yaş kır’da 20,7’dir. Türkiye için ortanca yaş 19.2 olup, erkeklerin evliliklerinden (23,6) ortalama 4 yıl önce ilişkiye girmeye başladıklarını göstermektedir. Bölgeler arası farklılıklar vardır. Orta Anadolu Bölgesi’nde 20,1, Batı Anadolu Bölgesi’nde 18,6 (en düşük) ve Doğu Anadolu Bölgesi’nde 21 yaş (en yüksek) olduğu görülmektedir. Belirli yaşlar için ilk kez cinsel ilişkiye girme yüzdelerine bakıldığında, genç kuşaklarda belirtilen yaşa kadar cinsel ilişkiye girmiş olanlarının yüzdelerinin yaşlı kuşaklara göre daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Diğer ülkelerle kıyaslandığında ilk deneyimin ülkemizde daha geç yaşandığı görülmektedir. Bu durumun oluşmasında ülkemizdeki toplumsal değer yargılarının etkili olduğu düşünülebilir.

Yapılan çalışmalar sosyal yapı ile birlikte ilk cinsel ilişki yaşının değiştiğini göstermektedir. Üniversitelerde değişik sınıflarda yapılan çalışmalarda genç erkeklerin %65- 80’inin cinsel ilişki deneyimi olduğu bulunmuştur. Araştırma sonuçlarına göre üniversite öğrencisi erkeklerin ortalama ilk ilişki yaşları 17,1 7,8 arasında olup, bir başka çalışmada ise erkeklerin % 57’sinin 17 yaşından evvel cinsel ilişki deneyimleri olduğu belirtilmiştir. Ülkemizde yapılan bu çalışmalar ilk cinsel ilişki yaşının dünyadaki birçok ülkede olduğu gibi 17 yaş sınırlarından olduğunu göstermektedir.

Cinsellik araştırması sonuçlarına göre erkekler için cinsel birleşme olmadan dokunarak sevişme yaşı 16.9, tam bir cinsel birleşmenin olduğu sevişme yaşı ise 18,8 olarak saptanmıştır.

 Kırsal Bölgede Erkekler

Ülkemizde ergen yaş grubunun üreme sağlığı bilgileri ve davranışlarının saptanması amacıyla birçok çalışma yapılmıştır. Ancak kırsal kesimde ve erkeklerde yapılmış olan çalışmaların sayısı oldukça sınırlıdır.Kırsal bölgede yapılan bir çalışmada 15-24 yaş grubundaki erkeklerin % 45,4’ü cinsel ilişki deneyimleri olduğunu ifade ederken, ortalama ilk cinsel ilişki yaşı 16,5 bildirilmiştir. İlk cinsel ilişkide kondom kullanımı oranı ise % 13,0’dır. Kırsal kesimdeki erkekler ile kentlerde yaşayan ve üniversitede okuyan gençlerin ilk ilişki yaşları arasında önemli bir fark olmadığı görülmektedir.

 Üniversite Gençliği

Türkiye’de üniversitelerde okuyan gençlerin cinsellik konusundaki bilgi ve davranışları evli gençlere göre farklılık göstermektedir. Üniversite öğrencilerinin büyük bir kısmı bekardır. Erkeklerin çoğunun, kızların daha az ama önemli bir kısmının karşı cinsiyet ile  ilk temas ve cinsel ilişki deneyimi olduğuna ilişkin bulgular vardır. Üniversite gençliğinin de cinsellik hakkındaki bilgileri oldukça yetersizdir.

Bekaret

Kırsak kesimde yaşayan kişiler, kentsel alanda yaşayanlara göre, evli erkek ve kadınlar da bekarlara göre bekaret konusunda daha tutucu bir tutum sergilemektedir.

 Türkiye’de Gençler:

  • Toplam nüfus içinde önemli bir paya sahiptirler (1/4).
  • Kadınlarda erken yaşta evlilikler azalmakla birlikte hala fazladır (15-19 yaş grubunda %11.9 ve 20-24 yaş grubunda %49,2).
  • Evli olan genç kadınların öğrenim düzeyleri düşüktür.
  • Gençler evliliğin ilk yıllarında çocuk sahibi olmayı istemekte ve modern gebeliği önleyici yöntemleri fazla olarak kullanmamaktadır. (15-19 yaş grubunda %16,9 ve 20-24 yaş grubunda %31,4).
  • Evlilik deneyimi olan genç kadınların %14,4’ü gebelik döneminde doğum öncesi hizmetlerine ulaşamamakta, %20,8’i evde doğum yapmakta ve %17,1’i sağlık personeli yardımı olmaksızın doğum yapmaktadır.
  • Öğrenim gören gençler cinsel yaşama evlilik öncesi başlamakta ve istenmeyen gebeliklerle karşılaşmaktadır.
  • Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlardan korunmak için kondom kullanımı yaygın değildir.
  • Erkeklerde kadınlara göre cinsel yaşam daha erken yaşta başlamaktadır. Kızlar erkeklere göre daha geç yaşlarda cinsel ilişkide bulunmaktadırlar. Erkekler ve kızların çoğunun  ‘güvenli cinsellik’ davranışları göstermedikleri görülmektedir.
  • Kız ve erkeklerin cinsel üreme sağlığı konusunda bilgileri yetersizdir. Kendi bedenlerini ve doğurganlık süreçlerini öğrenmek istemektedirler.
  • Gençlerin üreme sağlığı bilgi kaynaklarının farklı olduğu bilinmektedir. Kentsel kesimde yapılan araştırmalarda lise öğrencilerinin cinsellik ile ilgili bilgilerine ait bilgi kaynakları sırasıyla arkadaş, gazete – dergi, televizyon ve kitaptır.
  • Üniversite öğrencilerinde bilgi kaynakları daha farklıdır, arkadaş, anne ve baba daha arka planlarda kalmakta ve yazılı bir kaynak daha ön sıralara geçmektedir.
  • Yüksek sosyoekonomik düzeydeki gençler yazılı bilgi kaynaklarını daha fazla kullanmaktadırlar.

Gençlerin Risk Alma Eğilimleri ve Bunu Etkileyen Faktörler

Büyümek, gelişmek ve karar verebilmek

Büyüme süreci, gencin bedeninin yanı sıra tüm kişilik yapısının hızla değişip olgunlaştığı bir dönemdir. Bu süreçte genç, anne babasının çocuğu olmaktan çıkıp bağımsız bir birey olmaya yönelmektedir.

Ergenlik yıllarında gencin, her iki cinsten arkadaşlarıyla kurduğu ilişkiler farklılaşmakta, bazen arkadaş etkisi ile istemediği veya benimsediği davranışları gösterme eğilimi artmaktadır.

Gencin cinsellikle ilgili doğru kararlar vermesi, kadın veya erkek olmaya uyum sağlaması ve değişmekte olan cinsiyet özelliklerine alışması zaman almaktadır.

Gelecekle ilgili yaşam hedeflerini belirlemek ve ileride yöneleceği mesleği seçmek ergenin karar vermesi gereken temel konular arasında yer alır. Bütün bunlar, büyüme sürecinin doğal bir parçasıdır. Tüm bu süreç boyunca, gencin kendi kararlarını vermeyi öğrenmesine, ayakları üzerinde durabilmesine, özetle bağımsız bir birey olabilmesine yardımcı olmak çevresindeki yetişkinlerin en temel görevlerindendir.

Gencin kendisiyle barışık biçimde bu süreci tamamlayabilmesi için, güçlü ve güçsüz yönlerini tanıması, yeteneklerine inanması, kendine güvenmesi ve kendini olduğu gibi kabullenmesi önemlidir. Kısaca özsaygı olarak tanımlanan bu nitelikler, gencin, çevresinin değişen beklentileriyle ve alacağı yeni sorumluklarla baş edebilmesine yardımcı olur. Gencin özsaygısı ve güven duygusu, karar verme becerisi yetişkinleştiği ve olumsuz akran baskısıyla baş edebilmeyi öğrendiği ölçüde gelişecektir. Böylesi hızlı bir değişim sürecinde, zaman zaman kendisinden ya da çevresinden kaynaklanan engellemelerle karşılaşacak olan gençlere, bu aşamanın doğal olduğunu ve her yetişkin böyle bir dönemden geçtiğini hatırlatmak yararlı olacaktır.

Kararlar Önemlidir

Ergenlik döneminde, gencin ileriye dönük bedensel ve psikososyal sağlığına etkisi olabilecek kararlar arasında cinsellikle ilgili olanlar önemli bir boyutu oluşturmaktadır. Bu tür kararları vermede gençlerin en önemli kılavuzu, cinsellikle ilgili doğru değerlere sahip olmasıdır.

Bu açıdan, ergenlik döneminde cinsel davranışları yönlendirecek toplumsal değerlerin gençlere kazandırılması önemlidir.

Gençlere Cinsellikle İlgili Kararlarını Verirken Yol Gösterici Olabilecek Değerler

  • Cinsellik insan yaşamının sağlıklı ve doğal bir parçasıdır.
  • Cinsellik tüm insanlara özgüdür.
  • Cinsellik bedensel, ahlaksal, sosyal, psikolojik ve duygusal boyutlar içerir.
  • Her insan özeldir ve değerlidir.
  • İnsanlar cinselliklerini farklı biçimlerde ifade ederler ve yaşarlar.
  • Her birey, diğerlerinin cinsellikle ilgili farklı değer ve inançları olabileceğini kabul etmek ve bu farklılığa saygı göstermek zorundadır.
  • Cinsel yaşam zorlama ve sömürüden uzak olmalıdır.
  • Cinsel davranışlar içten ve karşılıklı güven ve saygıya dayalı olmalıdır.
  • Bütün çocuklar cinsiyeti gözetilmeden sevilmeli ve korunmalıdır.
  • Bütün cinsel kararların etkileri ve sonuçları vardır.
  • İnsanların cinsel kararlarını verme hakları vardır.

Ailelerin çocuklarına cinsellikle ilgili bilgi vermesi ve temel değerleri onlarla paylaşması toplumun yararınadır.

Gençlerin cinsel olgunluğa ulaşmaları sürecinde cinselliklerini araştırmaları doğaldır. Düşünülmeden yaşanan cinsel deneyimler risk içerir. Cinsel deneyim yaşayacak gençler sağlık merkezlerinden bilgi ve destek alabilirler.

Cinsel davranışlar ( deneyimler) sorumluluk üstlenmeyi ve özdenetimi gerektirir.

Cinsel ilişkiyi erteleme, istenmeyen gebeliklerden, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ve AIDS’den korunmada çok önemli bir yöntemdir.

Gençler, yetişkin olma sürecinde cinsellikle ilgili değerlerini de geliştirirler.

Koruyucu cinsel davranışı öğrenmek ve benimsemek cinsel sağlığı korumak için önemlidir.

Gençlere yukarıdaki değerlere dayanılarak cinsellikle ilgili temel bir davranış ve anlayış kazandırılması cinsellik eğitiminin temel amaçlarından biridir. Bu anlayışın içselleştirilmesi için, gencin yukarıdaki değerleri özümseyerek kendi kişiliği ile bütünleştirilmesi sağlanmalıdır.

 Karar verirken

Bireylerin sağlıklı ve mutlu bir cinsel yaşam sürdürmelerinde cinsellikle ilgili doğru karar verme becerilerini geliştirmeleri etkilidir. Doğru karar verme süreci, bireyin kendi davranışlarının sorumluğunu üstlenmesi yoluyla, yeni ve karmaşık yaşantılarla baş edebilmesini sağlayan temel bir yaşam becerisidir.

Cinsellikle ilgili karar verirken, bireyin kendisi ve karşısındaki için doğru sonuçlara ulaşabilmesi, bazı konularda yeterlilik kazanmasını gerektirmektedir. Bireye bu aşamada yardımcı olabilecek beceriler arasında şunlar yer alır:

  • Sağlıklı bir iletişim kurma için karşısındaki kişiye empati geliştirmek (kendini başkaların yerine koyabilme).
  • Kendi cinsinden ve karşı cinsten akranlarıyla, cinsiyet rollerine ve cinselliğe yönelik algılarını tartışma, araştırma ve değerlendirme yoluyla zenginleştirmek.
  • Önyargılı tutumların ve yanlış anlaşılmanın bireyde yaratabileceği olumsuz etkileri anlayabilmek.

Doğru karar verme süreci birbirine bağlı gelişen birtakım becerileri gerektirir. Bu becerileri ve bunlara uygun düşünme alışkanlığını geliştirmek başlangıçta gençlere güç gelmekle birlikte, tekrarlandıkça doğal ve kolay gerçekleştirilebilen davranışlara dönüşmektedir. Temel konularla ilgili karar verme sürecinde bireyler, olası seçeneklerin her biri için yararlı ve zararlı yayınları dikkate ele almalı ve değerlendirilmelidir.

Karar Verme Aşamasında Gençlerin Dikkate Alması Gereken Temel Bilgiler

  • Gençler cinsel ilişkiye girip girmeme ve ilişkinin sınırlarını belirleme konusunda bazen karar vermede zorlanabilir.
  • Doğru kararlar verebilmek için bireylerin her birinin seçenek ve sonuçlarıyla ilgili ayrıntılı bilgiye gereksinimleri vardır.
  • Gençler verdikleri kararı uygulamaya geçirmede güçlüklerle karşılaşabilirler. Bunlarla baş edebilme sınırlarını tanımlamış olmaları gerekir.
  • Geçmiş kararları değerlendirme, bireylerin deneyimlerden yararlanmalarına ve hatalarını yenilememelerine katkıda bulunur.
  • En iyi karar genellikle bireyin değerleriyle uyumlu, kendisinin ya da başkasının sağlığını riske atmayan ve yasalara uygun olan karardır.
  • Karşı cinsten ya da akranlardan gelen baskılar nedeniyle bazen cinsellikle ilgili doğru kararların alınması güçleşebilir.
  • Cinsellikle ilgili kararlar bireyin gelecekteki sağlığını ve yaşam planlarını etkileyebilir.
  • Cinsel yakınlaşmadan önce cinsel sınırları belirlemek akılcı bir yoldur.
  • Karar verme sürecinde anne- babayla, güvenilir bir yetişkinle ya da bir danışmanla konuşmak yardımcı olabilir.

Kararlı Olabilme

Bireylerin, başkaları katılmasa bile ne hissettiğini söyleme, her isteği reddetme ve kararlarını baskı altında kalmadan verebilme hakları vardır. Kendi haklarını, başkalarının haklarını çiğnemeden savunmak, kararlı bir davranış sergilenmesidir. Kararlı davranış öğrenilebilen ve geliştirilebilen bir beceridir. Kararlı davranış, diğerlerinin haklarını yok sayma anlamına gelen saldırgan davranıştan farklıdır.

Kararlı bir davranış geliştirildiğinde aşağıdakiler rahatlıkla yapılabilir:

  • Suçluluk duymadan’ hayır’ diyebilme.
  • Kızgınlık göstermeden ’katılmıyorum’ diyebilme.
  • Gereksinim duyulduğunda ‘yardım edin’ diyebilme.

Gençler, toplumsal yaşamın karmaşık yapısı içinde çeşitli kişilik özelliklerine sahip insanlarla ve taleplerle karşılamakta ve yeni durumlara uyum sağlamak zorunda kalmaktadırlar. Karşılıklı iletilerin doğru algılanması ve uygun tepkilerin verilmesi durumunda iki taraf için doyum verici olan bu süreç, yanlış anlaşılma durumunda çatışmaya dönüşebilir. Gençlere, taleplerini doğru iletebilmeleri, istemedikleri konularda görüşlerini zorlamadan dile getirebilmeleri, çatış durumlarında zarar görmemeleri için aşağıdaki nitelikler kazandırılmaya çalışılmalıdır.

  • Düşüncelerinde dürüst ve  açık olmak.
  • Görüşlerini anlaşılır, kararlı ve net biçimde iletmek.
  • Duygu ve  gereksinimlerini ertelemeden, hissettiği anda ve biçimde ortaya koymak.
  • Kararlı bir beden dili (jest,mimik,duruş vb.) kullanmak.
  • Kendi adına konuşabilmek.
  • İstemediği cinsel ilişkiyi ve zorlayıcı her türlü talebi reddetmek.

Kararlılık gösterildiğinde de, karşıdakiler gençle aynı görüşte olmayabilir. Bazen, karardan caydırmak için vazgeçirme, konuyu dağıtma ya da baskı uygulamaya çalışabilirler. Bu nedenle, gence çatışma durumlarında kararlığını koruma yollarının öğretilmesi önemlidir. Akran baskısı, bireye yaşıtları tarafından düşünce, duygu ve davranışlarını etkilemek amacıyla yapılan zorlamadır. Akran baskısı olumlu veya olumsuz yönde olabilir; her iki durumda da bireyin değerlerini ve davranışlarını etkiler.

Olumlu yönde artan baskısının etkileyebileceği alanlar:

  • Okul ve okul dışı kişiliği geliştirici etkinliklerde görev almak.
  • Hedeflerine ulaşmak (meslek seçimi,okulda başarı,olumlu kimlik geliştirme vb.).
  • Bedensel, psikolojik ve cinsel sağlığa dikkat etmek
  • Olumsuz akran baskısının etkileyebileceği alanlar:
  • Alkol ve uyuşturucu kullanmak.
  • Okula ya da derslere devamsızlık yapmak.
  • Çevreye ya da başkalarına ait mallara zarar vermek.
  • Uygun olmayan zaman ve biçimde cinsel ilişkiye yönelmek.
  • Yasal olmayan davranışlara yönelmek.

Gençlerde akran grubuna ait olma duygusu isteği güçlü olduğundan akranlardan gelen baskılara boyun eğme olasılığı da yüksektir. Olumlu yönde etkilenme sonucu ortaya çıkan akran baskısı gencin kişilik gelişimine katkıda bulunurken, olumsuz akran baskısı duygusal ve bedensel açıdan büyük zararlara yol açabilir. Bu nedenle, gençlere akran gruplarından gelen zorlayıcı etkilere karşı durabilme yeterliği kazandırılmalıdır. Gençlerin zarar verici nitelikteki akran baskısına ‘hayır’ demelerinin, onlara kazandırabilecekleri konusunda bilgilendirilmeleri gerekir. Öncelikli olarak gencin kendini, tüm yönleriyle tanımasına ve değerlerini oluşturmasına yardımcı olunmalıdır. Gencin karar verme sürecini bilmesi ve uygulama yeterliliğini kazanması, kendini iyi hissetmesine ve güven duymasına, özsaygısının artmasına, diğer bireylerin saygısını kazanmasına ve tehlikelerden uzak kalmasına katkıda bulunur.

Cinsel davranışlarla ilgili karar verme sürecinde ise gençler cinsellikle ilgili karmaşık ve çelişkili mesajlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Bir yandan çeşitli iletişim araçları (televizyon, video, müzik vb.) yoluyla cinselliğin çekici ve istenen bir eylem olduğu mesajları iletilmekte, diğer yandan nedenini ve ne kadar sürecini bilemedikleri biçimde cinsel ilişkiyi ertelemeleri önerilmektedir. Ergenlik döneminde akran grupları içinde cinsellik ve cinsel ilişki tartışmaları gencin ilgisini çekmekte ve akranlarından cinsel eylemde bulunma yönünde baskı ile karşılaşılabilmektedir.

Oysa cinsel ilişkide bulunma kararını vermek son derece önemlidir. Bu ilişki hemen başlayıp biten değil, iki kişinin karşılıklı düşünüp hissedip paylaşmaya karar verdiği bir yaşantı olmalıdır. Çiftlerden biri ya da her ikisi cinsel ilişkide bulunma kararı vermede özgürdür. Cinsel ilişki girme konusundaki kararın ve sonuçları ile ilgili sorumluğun yalnızca gencin kendisine ait olduğu vurgulanmalıdır. Kendisi için cinselliğin sınırlarını belirleyinceye ve yeterli olgunluğa ulaşıncaya kadar birleşmeyle sonuçlanan cinsel ilişkiyi ertelemenin ona zaman kazandırabileceği ve zor durumlarda kalmasını engelleyebileceği belirtilmelidir. Bu konuda verilecek bir eğitimde, gençlere cinsel ilişkiyi erteleme nedenleri aşağıdaki konular çerçevesinde ele alınarak tartışılabilir:

Cinsel İlişkiyi Ertelemeyi Gerektiren Nedenler

  • Ergenler cinsel birleşmeyi içeren bir ilişki için henüz olgunlaşmamışlardır.
  • Hamilelik, Cinsel Yolla Bulaşan Hastalık ve AIDS’den korunmada cinsel ilişkiyi erteleme en etkili yoldur.
  • Flört eden gençler, ilişkilerinin cinsel boyutunu ve sınırlarını (toplumsal kuralları da göz önüne alarak) çok iyi belirlemelidirler.
  • Kişi karşısındakinin koyduğu kurallara ve sınırlara uymalı, saygı göstermelidir.
  • Duygusal ilişki yaşayan çiftler duygularını cinsel ilişki olmadan da birbirlerine ifade edebilirler (el ele tutuşarak, öpüşerek, kucaklaşarak, onu sevdiğini söyleyerek, duygularını açıklayan yazılar yazarak).

Tüm bunlara karşın gençler zaman zaman cinsel zorlamalarla karşılaşabilirler. Bunu engellemek için, gencin güvenmediği kimselerle dışarıya yalnız çıkmaması, yardım çağıramayacağı ıssız yerlere gitmemesi, tanımadığı kimselerin arabayla götürme tekliflerini kabul etmemesi ve her hangi bir zorlamayla karşılaştığında kesin ve katı bir tavırla tepkisini göstermesi, bağırarak yardım istemesi, rahatsızlık duyduğu ortamları hemen terk etmesi önerilebilir.

Günümüzde gençlerin yaygın olarak kullandıkları internet ortamında da çeşitli zorlamalarla karşılaştıkları, olumsuz etkilenmeler yaşadıkları bilinmektedir.